Ben Seni Bu Halinle de Severim!
2010 yılı İstanbul, Avrupa kültür başkenti oldu. Haydi, hayırlı olsun! Bunun açıklanmasının (2006) hemen ardından eleştiriler havada uçuştu tabiri caizse. Kimisi “Bu projeleri zaten belediye şeetmemiş miydi yahu?” dedi, kimi “boş laf bunlar hepsi bahane, gelen avrolar şahane” filan gibi şeyler söyledi… İşin hesaplaşma kısmı bizi ilgilendirmiyor. Kim ne dediyse dedi, ama işin aslı sanatçılara soran olmadı. İşleri bu kadar komik hale getiren de bu… Basit bir çözümü bile karmaşık hale getirmekte üzerimize yok maşallah. Başka sebepleri varsa da bilmiyorum.
Fakat İstanbul zaten hâlihazırda bir kültür mirası, gönüllerin başkenti... Bunu bir “ajans” falan gönlümüze sokmamıştı daha önce. Bugün de yalnızca orijinaline uygun birkaç tanıtım ile bunu daha geniş bir kitle ile kutlayabilir, tanıtabilir ve yaşatabilirdik. Ne gerek vardı onca patırtıya? Kazılar, yazılar 2010 için miydi bilmiyorum fakat ben İstanbul’a ait olmayan bir “yûu-tuu (U2) konseri” istemiyordum. Ekstra yenileme, süsleme ve püsleme faaliyetlerine girişilsin, tarihi ve manevi dokusundan berî edilsin hiç istemiyordum. Belki kimileri haklı:
“Bir fırsat bu, ele geçti; parasını da projesini de kullanalım” dediler… O da olsun, yenilesinler, yenisini inşa etsinler fakat bu 2010 yılı Avrupa Kültür Başkentliği şerefine olmasındı… Ama ne yapalım? Oldu…
Neyse, İstanbul’u yaşamak yine yaşamasını bilene kalacak, bakın bu da “iyi haber”...
Çok şükür! Sözün özü, İstanbul’un taşı-toprağı altındı, altını kazdık, üstüne şunu yazdık: Ben seni bu halinle de severim!
GENÇ'ın Yazısı.