İtaatsiz İsyankârlar, İsyansız İtaatkârlar
M. Emin Kul
Erzurum’a konferansa çağrılan Necip Fazıl o zamanki Komünizmle Mücadele Derneği üyelerine “derneğin ismini neden böyle koydunuz, yarın komünizm kalmaz sizin dernek de işlevsiz kalır, mesela peygamberi sevenler derneği gibi misyonu hiç bitmeyecek bir isim koysaydınız” der.
Merhum Üstad belki bize de kızacak ama zaman zaman popülizmle mücadele derneği kuralım mı diye düşünmüyor değiliz.
Aslında geçmişteki o dernek misyon olarak imana saldırıda birinci tehdit olarak gördüğü akıma engel olmağa çalışıyor ve komünizm karşıtlığını imanını korumanın bir unsuru olarak görüyordu. Ama aynı zamanda o dönemde ondan daha şedit bir komünizm düşmanı olan kapitalist dünya ile de aynı safta yer alınmış oluyordu.
Hoş eskiden olduğu gibi bugün dahi kapitalizme teslim olmama kaygısıyla Müslümanlıkla solculuğu bir potada düşünen, bununla da kalmayıp “Müslüman sol” kavramını tekrar pazarlamak isteyenlere rastlıyor ve şaşırıyoruz. Sadece Müslüman olarak tanımlanmayı bir eksiklik olarak görüp, sağcılık, solculuk ve hatta bugün statüko ve darbecilere karşı amansız bir mücadele veren liberallik gibi kavramlardan medet uman kendi dünyamızın kafa karışıklığını anlamaya çalışıyoruz.
Aslında dün de bugün de düşülen asıl hatanın; insanların kendilerine dayatılan moda “izm”lerin şatafat ve geçici parıltısına aldanma hastalığı olduğunu düşünüyoruz.
Yüzyılın başında başlayan materyalizm temelli Marksizm de arkasından gelen üstün millet anlayışına dayalı ırkçılık da şimdilerde statükonun baskıcılarına direnen liberaller de, her esen rüzgarla savrulan, dünyevi zevk dışında derdi olmayan küresel taklitçileri bir tarafa koyarsak, editörümüzün tabiriyle bizim gibi dertli insanlar.
Burada bizim gibi dertlilerin layıkıyla hazmedemediği iki konu ortaya çıkıyor: İtaat ve isyan.
Kelime-i Tevhid’in de iki tarafını oluşturan anahtar kavramlar bunlar.
Bir tarafta bugünün kapitalist ve küresel dünyasına kolayca teslim olup tüm uygulamalarını içselleştirerek kabul edip uygulayan imanlı ama isyan duyguları iğdiş edilmiş itaat fazlaları, diğer tarafta başta maneviyat ve tüm itaat duyguları sıfırlanmış pür isyan diğerleri.
Bizimkilerin solculara, Marksistlere hatta kimsenin yapamadığı kadar baskıcılara isyan eden darbe karşıtlarına hayranlığı buradan geliyor. Onlardaki amansız her şeye isyan hali haksızlıklara karşıyken alkışlanıp, hayran olunurken, hakka ve maneviyata dönük isyan halleri ise görmezden geliniyor.
Kısaca bir tarafta sadece kendi çıkar ve hakimiyetindeki statükonun devamını düşünen dertsiz ulusalcı ve uluslararası ehli dünya, diğer tarafta dertli itaatsiz isyankarlar ve isyansız itaatkarlar.
Görünen o ki bugün iç ve dışta tüm insanlık bizim iyi bildiğimiz ama iyi uygulayamadığımız üçüncü bir yolu arıyor. Yaradılışla başlayan hakikat yolculuğunda ve hikmet arayışında biliyoruz ki yola getirici olan bizler değiliz. Ama şunu da biliyoruz ki yol gösterici olmak elimizde.
Cenab-ı Hak hepimize; rızası istikametinde itaat edecek feraset ve aynı istikamette isyan edecek cesaret versin, dostlarını ve düşmanlarını da bize gerçek yüzleriyle tanımayı nasip eylesin.
GENÇ'ın Yazısı.