Melek Aktemur

Güvenme; karşılıklı itimat duygusudur. Güvenilir olmak ise insani bir vasıf olmakla birlikte inancımızın gereklerindendir. Toplumumuzun güven aşınması yaşadığı şu dönemde aile içi ve sosyal ortamda bunun negatif sonuçlarını müşahede etmekteyiz.

Aile içinde, güven sorunu yaşanmakta ise orada problemlerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Anı kurtarmak için söylenen yalanları buna örnek gösterebiliriz. Bu yalanlara da ‘pembe yalan’ denilerek masum gösterme çabası içerisine girilmektedir. Oysa yalanın pembesi, mavisi yoktur. Muhatabın güvenini kaybetmek çok kolay, tekrar kazanmak ise çok zordur. Güvenin yok olduğu yerde saygıdan sevgiden bahsetmek mümkün değildir. Bir çok yuvanın yıkılmasına sebep olabilecek kadar önem arz eden ‘güven duygusu’nun suiistimal edilmemesi gerekir. Aile içi iletişimde, kişisel gelişim ve çocuk eğitiminde güvenirlilik-dürüstlük kavramı çok önemli bir yere sahiptir. Konuyla ilgili olarak duyarsız davranan ebeveynler çocukları için olumsuz bir örnek teşkil ederek büyük bir hata işlemiş olurlar. Bilindiği üzere temel eğitim ailede başlar ve bu süreç zamanla genişler.

Konuyu biraz daha genişletmek gerekirse yakınlarımız ve çevremizle, sosyal hayatta hatta çarşı pazarda muhatap olduğumuz insanlarla aramızdaki ‘güven duygusu’ ne durumda diye kendimizi sorguladığımızda vereceğimiz yanıt ne olur? Yaşadığımız ve gördüğümüz kadarı ile bu soruya canı gönülden –çok iyi- diyemiyoruz. Çünkü emin olma vasfı gün be gün yitiriyor, güvenilir olmayı önemsemiyoruz. Oysa inanan kişinin elinden ve dilinden emin olunması gerekmiyor muydu? Güvenilir insan; eliyle ve diliyle başkalarına zarar vermekten kaçınan, yalana tevessül etmeyen ve dürüstlüğüne halel getirmeyendir. Durum böyle olunca aynı sokakta, aynı apartmanda yaşadığımız komşularımızın hak ve hukukuna da riayet etmenin ne denli önemli olduğunu idrak ederiz.

Güvenilir olmak; emanete riayet etmektir. Emanet edilen şey bazen maddi bir meta bazen de manevi bir değer olabilir. İki kişi arasında kalması gereken sırlar da emanettir. Bunlar saklanmayıp ifşa edildiğinde güven duygusu tamamen kaybolur ve nice dostluklar, arkadaşlıklar son bulur. Düşünmeden verilen sözler ve vaatler yerine getirilmediğinde karşı tarafın güveni sarsılmış olur. Burada insana en ağır gelen husus, kişiliklerin saygınlığını kaybetmiş olmasıdır.

Konumuzla bağlantılı olarak Efendimizin yaşamış olduğu iki hadiseyi paylaşmak isterim. Efendimiz (sav) bir gençle alışveriş yapmıştı. Gencin üzerinde nakit olmadığı için efendimizden evine gidip parayı getirmek üzere izin istedi. Genç evine giderken ‘’Ya Rasulallah beni burada bekleyin hemen döneceğim dedi’’. Evine giden genç verdiği sözü unuttu. Efendimiz onu uzun zaman bekledi, ama gelen giden yoktu. Nihayet sözünü hatırlayan genç koşarak efendimizle sözleştikleri yere geldiğinde O’nu bekler bir halde buldu. Genç üzülmüştü. Efendimiz “Ey genç! Beni müşkül durumda bıraktın! Hani hemen geleceğim demiştin” diyerek yorgunluğunu ifade etmişti. El emin sıfatının sahibi efendimiz için sözünde durmak bu kadar önemliydi. Bu vasfından dolayı o küçüklüğünden beri inanılan güvenilen biriydi. Yine bir gün pazara çıkmıştı. Çuvallar içinde buğday satan bir satıcının önünde elini buğday çuvalının içine daldırdı. Buğdayın üstü kuru altı ıslaktı. Bunun üzerine "Aldatan bizden değildir" buyurarak dürüstlüğü tavsiye etmişti.

Günümüzde pazardaki satıcıların birçoğu meyve. Sebzenin iyisi ve güzelini ön tarafa, ham ve çürüğünü ise arka tarafa koyarak müşterisini aldatmakta bir beis görmüyor. Eve gelip poşeti açtığınızda aldatıldığınıza tanık oluyor ve bir dahaki sefere daha uyanık olacağınıza kendi kendinize söz veriyorsunuz.

Ticarette güvenilir olmak, ticari ahlakın bir göstergesidir. Bu ahlaka sahip olan bir satıcı veya tüccar sattığı malın ayıp ve kusurunu saklamamalı, açıkça söylemelidir. Buda dürüstlüğün ve güvenilirliğin en güzel örneğidir.

Daha çok kazanma hırsıyla, her türlü hile ve desiseye başvurularak elde edilen karın, helal ya da haramlığına önem verilmemekte. Oysa yenilen her lokmanın beden ve ahlaka tesiri vardır. Toplumların ahlaki yapısının bozulmasında bunun etkisini net olarak görmekteyiz.

Efendimizin ahlakıyla ahlaklanmaya ne kadar da ihtiyacımız var. O’nu yine, yeniden tanımak, kendimize örnek almak durumundayız. El Emin olanın, vasfıyla vasıflananlara ve Ona tabi olan bahtiyarlara selam olsun.


GENÇ'ın Yazısı.