Liseli Yönetmenin İkinci Filmi: "Sofi`nin Dünyası"
Konuşan: Muhammet Yazıcı
Ali Hüdayi Düzcan 1998 yılında İstanbul’da doğdu. Lise öğrenimine Maltepe Orhangazi Anadolu İmam Hatim Lisesi 4. sınıfta devam ediyor. Kitap okumayı, spor yapmayı ve film izlemeyi seviyor.
İşte Ali Hüdayi Düzcan’ın ‘Sofi’nin Dünyası’ adlı ikinci Kısa filmine giden yolculuğu…
Sinemaya ilginiz nasıl başladı?
Küçüklüğümden beri evdeki sinema dergilerini okuyordum, aslında daha çok fotoğraflarına bakıyordum... O sıralarda abim de kısa filmler çekiyordu. Ben de ilk kısa filmim olan Yön’ü çekmeye, edebiyat öğretmenim Ümit Yaşar Hoca’nın yönlendirmesiyle başlamış oldum. Kendisi okulumuzun en sıra dışı, çok sevilen, aynı zamanda çok güzel senaryoları ve farklı fikirleri olan hocalarındandır. Tüm bu anlattıklarımla beraber ilk kısa filmim olan Yön’ü görselliğe kavuşturmuş oldum, sonrasında yeni projeler ve kısa filmler çekmek için kolları sıvadım.
Sinema sizin için ne anlam ifade ediyor?
Sinema herkese ulaşabilmenin bir yoludur. Kendi fikirlerinizi, hikâyelerle insanlara sunabilme imkânı veren, çok önemli bir araçtır. Benim için sinema, hayal gücümü geliştiren, farklı şeyler denememi sağlayan, yeni şeyler öğrendiğim bir sanat dalıdır.
Sofi’nin Dünyası kısa filmini çekmek nereden aklınıza geldi, size ilham veren bir olay oldu mu?
Tabi ki, ilham veren bir olay oldu; abimle bazen şakasına dövüşürdük, daha doğrusu o beni döverdi. Yine böyle bir dövüş esnasında abim elini suratıma indirmek üzere kaldırdı ve bende esprisine, sesli bir şekilde dua okumaya başladım. Abim taş kesilmiş taklidi yaptı ama sonrasında eli aşağıya indi. Espriyi filmin final sahnesinde de görebilirsiniz. Aslında filmin oluşumu bu espri üzerinden devam etti.
‘Sofi’nin Dünyası kısa filminin içerisinde bazı TV kanallarının dizi filmlerine, gönderme olarak yaptığımız efektler var, insanlar bunu bilinçdışı yaptığımızı düşünebilirler ama öyle değil. Her ne kadar mizah unsuru fazla olsa da filmin içerisinde, derin manalar barındırıyor bu film.
Filmin hazırlık süreci nasıl işledi? Çekim, ekip, oyuncular…
Hikâyeyi oturttuktan sonraki en önemli şey, oyuncu seçimini doğru yapmak. Hikâyedeki karakterleri oynayacak kişileri, gerçek hayatlarındaki hallerine göre seçtim. Bunu yapmak zor olmadı, hepsi arkadaşımdı ve iyi tanıdığım kişilerdi. Oyuncu kadrosu netleştikten sonra filmi parça parça çekmeye başladık ama sınavların araya girmesiyle filmden bir kopma oldu. Sonrasında bazı sahneler, özellikle sınıfta geçen final sahnesinde çok zorlandım. Okulun son haftaları olduğu için kimse yoktu oyunular geç geliyor, her şey üst üste gelmiş bir durumdaydı, o kadar ki tüm okul yurdunu dolaşmama rağmen ancak 7-8 kişiyle final sahnesini çekebilmiştim. Tüm aksiliklere rağmen o sahneyi çekebildiğime şükrediyorum.
Peki, film ile ilgili nasıl tepkiler aldınız, devam filmi gelecek mi?
Filmi izleyenler genellikle beğendiklerini söylediler. Son sahnenin öyle bitmemesini söyleyenler de var. İzleyenler beğendiyse devam filmini çekmememiz için bir neden yok.
Son olarak bu sektöre yönelmek isteyen GENÇ arkadaşlarına, ne söylemek istersin?
Bu sektöre yönelmek isteyen arkadaşlarımıza yaşım itibariyle söyleyebileceğim pek bir şeyim yok. Ama çektiğim iki amatör kısa filmde de çok güzel deneyimler yaşadım, mücadele etmeyi öğrendim, arkadaşlık bağlarının güçlendiğini gördüm, korkularımdan kaçmaktansa, üzerine gitmeyi öğrendim. Tüm bunlar benim için çok güzel ve önemli deneyimlerdi.
Filmde emeği geçen bütün arkadaşlarıma özellikle; oyuncu Abdullah Erkam Gül’e, Ömer Faruk Altın’a, Erdoğan Sakıp Toklucu’ya teşekkür ediyorum.
GENÇ'ın Yazısı.