Suruç Provokasyonu ve Hedefleri
Ortadoğu ve özellikle de hemen yakın coğrafyamız kan gölüne dönmüş durumda. Bölgeyi kasıp kavuran ateşi Türkiye’ye sıçratmak için yoğun bir çaba söz konusu. Suruç provokasyonu da bu çabaların sonuncusu denebilir. Umarız arkası gelmez. Terör eyleminin hemen sonrasında kaleme aldığımız yazımızda saldırının arkasında DAİŞ’ın olduğu kanaati hakimdi. Evet kuvvetle muhtemel ki saldırının arkasından DAİŞ çıkacak.
Saldırı ile hedeflenen ne idi? Neden Suruç ve neden şimdi?
Öncelikle şunun altını çizmek gerekiyor; ne Irak’ta ne de Suriye’de yaşanan savaş, bu ülkeleri kimin yöneteceği savaşı değil artık. Mesele çok daha büyük. Yeniden dizayn edilen, paylaşılan coğrafyada daha etkin olma, daha çok pay kapma savaşıdır yaşanan. Bir anlamda demografik savaş söz konusu. Arabı, Kürdü, Türkmeni, Şiisi, Sünnisi, Nusayrisi birbirine girmiş durumda. Kendi etnisitesini, mezhebini tahkim etme savaşı veriliyor. Bu savaşa bir de dünyanın dört bir tarafından getirilen neredeyse yetmiş iki buçuk milletten insan dâhil olunca at izinin it izine karıştığı bir zemin ortaya çıkıyor haliyle.
DAİŞ ve PYD de bu savaşın iki önemli aktörü. Biri çarpık bir din anlayışı üzerinden diğeri etnik aidiyet üzerinden özellikle Kuzey Suriye’de bir güç mücadelesi veriyorlar. Her iki örgüt de insan öğüten bu savaşta çok ciddi insan unsuruna ihtiyaç duyuyor. Kuzey Suriye’de ele geçirdiği bölgelerde etnik temizlik yapmakla suçlanan PKK’nın, Suriye’deki kolu PYD’ye Türkiye’den çok büyük katılımın olduğu, Türkiye’deki PKK’lıların önemli bir bölümünün PYD saflarında savaştığı biliniyor. Aynı şekilde terör örgütü DAİŞ’e de dünyanın dört bir tarafından olduğu gibi Türkiye’den de katılımların olduğu tahmin ediliyor. Hatta DAİŞ saflarından PYD/PKK’ya karşı savaşanların çok önemli bir kısmının yine Kürtler olduğu sır değil. Dolayısıyla Suruç’taki saldırıyı DAİŞ ile PYD/PKK arasında Kuzey Suriye’de yaşanan güç mücadelesinin Türkiye topraklarındaki bir yansıması olarak görmek mümkün.
Suruç’taki terör eylemini bir taşla birkaç kuş vurma provokasyonu olarak da görmek mümkün. DAİŞ bu saldırı ile hem PYD/PKK’ya hem de son dönemde örgüte yönelik daha sert tedbirler alan, DAİŞ hedeflerine yönelik istihbarati bilgileri koalisyon güçleriyle paylaşan Türkiye’ye bir tehdit mesajı vermiş oluyor. DAİŞ ayrıca bu saldırı ile Türkiye’de Türkler ile Kürtler arasına fitne sokmayı ve barış sürecine önemli bir darbe vurmanın sonuçlarından istifade etmeyi düşünmüş olabilir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden PKK ile mücadeleye girmesinin DAİŞ’in Kuzey Suriye’de işini bir hayli kolaylaştıracağı gerçeğini bizzat örgüt liderleri dillendiriyor.
Son sözümüzde DAİŞ’i Türkiye ile etiketleme gayretinde olanlara. Evet hem içeriden hem dışarıdan Türkiye’nin DAİŞ’i desteklediği yönünde çok ciddi bir algı operasyonu yürütülüyor. Bir kere bu asla doğru değil. Öncelikle DAİŞ denen terör örgütünü ortaya çıkartan Türkiye’nin politikaları değil. Tıpkı El-Kaide gibi DAİŞ’i de ortaya çıkartan sebeplerin arkasında Batı var. Esed’in katliamlarına sessiz kalan, Irak’ta Sünnilere hayat hakkı tanımayan Maliki’nin hep arkasını kollayan Batı, böyle bir canavarın ortaya çıkmasının bir numaralı sorumlusudur. Ayrıca Batı’nın böyle bir canavarın ortaya çıkmasından rahatsız olduğunu kim söyleyebilir? ABD, Suriye’deki, Irak’taki mevcut durumdan rahatsız mı yoksa böyle bir süreci bizzat kendisi mi istemiştir? Bizce ikincisi. Batı, DAİŞ gibi terör örgütleri üzerinden hem İslam’ın ve Müslümanların imajına yönelik bir algı operasyonu hem de bölgenin coğrafi haritasına operasyon çekiyor.
Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.