Daha önceki yazılarımızda sık sık fotoğrafçının bir yönüyle tarihe not düştüğünü, bir çok fotoğrafın tarihi bir vesika veya belge niteliğine dönüştüğünü vurgulamıştık.

Erdem Yeşil’in Çanakkale 57. Alay Şehitliği’nden çektiği fotoğrafı görünce, 1995 yılında üniversite öğrencileriyle yaptığımız  Çanakkale Şehitliği ziyaretinde çektiğim bir fotoğraf aklıma geldi. O kareyi arşivden bulup çıkararak iki fotoğrafı karşılaştırma imkanı buldum. Karşılaştırma olsun diye buraya onu da alıyorum. (Yeri gelmişken meraklısına söyleyeyim, o fotoğrafı KODAK DC290 ile çekmiştim… O günün şartlarında iyi ama oldukça pahalı bir makineydi. 2 MP, ama 1100 $...)

Bu kısa nottan sonra Erdem Bey’in fotoğrafına gelecek olursak, günün önem ve anlamına uygun bir fotoğraf göndermişsin. Fotoğrafını genel olarak oldukça iyi. Netlik, ışık, mezar taşlarını ve anıtı gösteren açısı, bayrağın dalgalanması, insanların kalabalık görünmesine rağmen genel görüntüyü kapatmaması oldukça iyi düşünülmüş ayrıntılar. Katkı olarak söyleyebileceğim bir iki ayrıntı dışında bir eksik bulamadım açıkçası… Fotoğraf biraz daha kendi yerimize göre sola geçerek çekilebilirmiş. (Belki de çekmişsindir..!) O zaman hem solda görünen otobüsler karenin dışında kalır hem de, sağ tarafta yer alan duvarın arkasını dışarıda bırakabilirdik. Ama bu haliyle de ortamın atmosferini çok iyi anlatan güzel, en önemlisi de tarihi bir fotoğraf olmuş…

Çanakkale’den başlamışken devam edelim. İsmail Erdem’in fotoğrafı da bir önceki kare gibi tarihe not düşen fotoğraflardan birisi  olmuş. (Gerçi İsmail Bey’in yakın zamanda bir fotoğrafını paylaşmıştık, ama bu fotoğrafı konu itibariyle buraya da tam uygun düştü…) Kare o kadar iyi düşünülüp uygulanmış ki, insanın gönlü fotoğrafta eksik aramaya razı olmuyor. Önde bir Hadis-i Şerif yazılmış mermer ve arkada Hadis-i Şerif metnine uygun şehit mezar taşları. Eline, gözüne ve en önemlisi gönlüne sağlık diyorum…

Yusuf Sami Kamadan’ın daha önce iki defa (çok daha fazla gönderiyor ama, sıra gelmiyor!) fotoğrafını değerlendirmiştim. O fotoğraflardan birisini değerlendirirken şöyle bir cümle kurduğumu hatırlıyorum: “Yusuf’un gönderdiği fotoğrafları ilgiyle, biraz da kıskanarak takip ediyorum. Bir bakıyorum Afrika’nın en geri kalmış bir ülkesinden fotoğraf gönderiyor, bir bakıyorum Tunus’un birbirinden muhteşem tarihi eserlerinin fotoğraflarını çekip bizi kıskandırıyor. Hatta nerede olduğunu tahmin bile edemediğim bir nehir kıyısında timsahın kuyruğundan tutarak hatıra fotoğrafı çektiriyor tehlikeli arkadaşıyla!”

Yusuf Sami bu sözlerimizi doğrularcasına yaklaşık bir buçuk yıl sonra bu kez ‘Pakistan’dan selamlar’ diyerek birçok fotoğrafla karşımıza çıktı… Gönderdikleri içinde Pakistan’ın karakteristik özelliklerini en çok göstereni seçtim. Yerel kıyafetler içinde iki genç ve arkalarında muhtemelen tarihi bir türbe veya başka yapı var. Temel fotoğraf kriterleri noktasında Yusuf’un belli bir yetkinliği var. Daha önceki fotoğraflarında da bunu fazlasıyla belli etmişti. Son gelenlerin hepsi de belli bir seviyenin üstünde. Bu fotoğrafta da gençlerle kurulan göz teması fotoğrafın atmosferine ayrı bir duygu katmış. Bu fotoğrafta bir noktayı gözden kaçırmış herhalde. Fotoğrafı biraz daha sağ tarafa geçerek çekebilseymiş, arkadaki türbe kapısı ve binanın büyük kısmı da kareye girerek daha derinlikli zengin bir fotoğraf çekebilirmiş. Gerçi bu fotoğrafı birbirinden farklı birçok hikayeyle çekmek mümkün. Bu sizin ne gördüğünüz ve ne göstermek istediğinizle alakalı bir tercih. Bakalım Yusuf bundan sonra nerede karşımıza çıkacak..!

Kuş fotoğrafçılığı bazı insanlar için özel bir ilgi alanıdır. Bunun yanında kendine göre zorlukları vardır. Zorlu tabiat şartlarına dayanmak, sabırla beklemek, ve en önemlisi iyi bir ekipmana sahip olmak gerekir. Tabii bu söylediklerim biraz daha profesyonel manada kuş fotoğrafçılığı yapanlar için geçerli. Günlük hayatın içinde fırsatını bulunca kuş fotoğrafı çekmek eldeki ekipmanların izin verdiği ölçüde güzel kareler yakalamak herkes için yeterli olabilir. Atabek Galmamatov’un gönderdiği martı fotoğrafı elindeki makine ve lense göre oldukça iyi bir çalışma olmuş. Netlik, ışık, kadraj seçimi yerli yerinde. Neredeyse sol alt köşeden başlayan kanat açıklığının sağ üst köşede noktalanması, süzülen bir kuşun havada asılı gibi duran görüntüsüne inat ayrı bir hareket hissi katmış. Ancak kanatları uçlarında kesilmesi, gözün aşağıdan yukarıya doğru devam eden hareketin kesilmesine neden oluyor. Bu gibi fotoğraflarda mümkün mertebe canlıları bütün olarak, hatta varsa yansımalarıyla birlikte vermek daha iyi olacaktır.


H. İbrahim Kurucan'ın Yazısı.