Gündemi Gibi Kalbi de Karışanlara Gelsin!
Mehmet Sadık Özoğul
Ülkede öyle bir gündem var ki; gazete okuyayım desen moralin bozuluyor, radyolarda müzik yoksa siyasiler birbirine bağırıyor, televizyonların son dakikalarında şehit haberleri geçiyor…
Tükeniyor insan; ne yapacağını da bilemiyor ya, bir bakıyorsun okuyacak gazete, dinleyecek radyo, izleyecek televizyon kanalı kalmamış.
En kötüsü de tüm bunların normalleşmiş olması. Bunların dışında bir dünyamız olmuş olsaydı eğer, özlerdik belki de hiç yaşamadığımız travmasız, yalansız, acı habersiz günleri…
Geçen gün bir arkadaşla konuşuyordum. Ona DAİŞ’in yaptığı zulümlerden, PKK’nın hain saldırılarından, Boko Haram’ın ne denli sapkın bir örgüt olduğundan ve tüm bunları destekleyen kan emici adi bir sistem olduğundan bahsederken, bir de baktım ki dalmış… “Ne oldu?” dedim, “neyin var?”
“Sorma” dedi. “İnternetten haberlerde okudum, bir adam öz kızına tecavüz etmiş; hem de yıllarca. Kız, babasından çocuk doğurmuş üstelik… Sapkın adam çocuğu boğmuş ve daha da mide bulandıran tarafı tüm bunları annenin biliyor olması”.
Şok oldum tabii… Yaklaşık 5 yıl boyunca babasının tecavüzüne uğrayan, akli dengesi yerinde olmayan genç kız, sığınacak bir anne de bulamamış ki annesi de işin içinde. Allah’tan komşular fark etmiş de sapık anne baba yakalanmış. Masum genç kız da sığınma evine…
Ne olacak böyle? Biz bunları bir şekilde düzeltemiyor; kendi gündemimizi oluşturamıyorken, nasıl katlanacağız bu haberlere? Ya giderek normalleşirse bunlar vicdanımız için?
Toplumumuzun içinde olduğu ahlaki durum; inancımız kadar temiz ancak. Bu da demektir ki, inancımız da bir noksanlık söz konusu. “Neye inanıyorsun? Diye soruyorsun adama, “Allah’a” diyor. E Allah kim kardeşim? Allah’ı bilmek yetiyor mu sana? Neden “Allah’ı anlıyor musun?” sorusuna verecek cevabın yok ve “ben teslim oldum yaradana” diyerek sıvışıyorsun. Çoluğuna çocuğuna öğretme bunu bari…
Şimdi diyeceğim yaşadığımız hiçbir sorunu tam anlamıyla çözmez belki ama kendi içimizdeki sorunu yumuşatır; olaylara bakışımızı farklı bir pencereye taşır diye umut ediyorum: Yapacağımız şey, Müslümanca yaşamanın ne olduğunu oradan, buradan değil; Kur’an ikliminden beslenerek, işin ehlinden öğrenmek. Ardından ahlaki olarak ufak tefek deyip hiç saydığımız şeyleri; mesela küfür etmek, tükürmek, edepsizce oturmak gibi şeyleri terk etmek. Ve yine asla kaybolmayacak kışkırtıcıların yalanlarıyla dolu haberleri, görüntüleri tartarak okumak; sosyal medyadan esip gürleyerek işlerin çözülmeyeceğini anlamak ve tek yapıcı sürecin “insan” olduğunu anlamak…
Farkındayım, yazı karışık geldi size de. Ama tam anlamıyla böyle hissediyorum…
GENÇ'ın Yazısı.