Belki 5 Dakika Daha Uyurum...
Nisa Öykü Avaroğlu
Sabah oluyor, perdemin kenarını sıyırıp gri şehre çeviriyorum yüzümü. Sokaklar insan dolu, birisi dönüyor köşeden, kaldırımlarda yürüyen uyuşmuş beyinler. İzmaritle kaplı asfaltın başıboş düzlüklerinde yankılanıyor topuk sesleri. Yemyeşil çimenlerin akşamdan yağmurlu kokusuna uyanayım diyorum bir sabah, ya da karşı komşum Mualla teyzenin yalnızlıktan pişirdiği tarçınlı kurabiyelerinin kokusuna… Çıplak ayak basayım toprağa ayaklarımı, yalın ayak gezeyim bir uçtan bir uca. Sonra bir bakıyorum; beton...
Otobüsler tıklım tıklım, herkes bir yerlere gidip bir yerlerden dönüyor hedefsiz ya da hedefli. Kimsenin cüreti kalmamış kimsenin hatırını sormaya. Çayı demleyip çiçekli balkonlarında iki çift lafın belini kıran teyzeler gitmiş, kaldırım köşelerinde oynayıp sokağın tozunu eve getirince annelerinden azar işiten çocuklar yok. Çiçeklerini tatile gitmeden karşı komşusuna emanet eden Necla teyzeler tavan arasına saklanmış sanki.
Nerede yaşıyoruz biz? Nerede o pencereden uzatılan sepete iki ekmek bir gazete koyup "sonra ödersin" diyen mahalle esnafı? Gören var mı masanın etrafına toplanıp iki kelam eden ev sakinlerini? Yok, kimse farkında değil eriyen hayatın. Otobüslerde kulaklığını takıp uyuklayan genç delikanlı da farkında değil yanında titreyen romatizmalı bacakların. Hepimizin elinde bir "telefon", gittikçe büyüyen, kalitesi artan, aslında beyin törpülemekten başka bir işe yaramayan.
Anlamıyorum ve anlamayacağım bu git gide yassılaşan zihniyeti.
O hiç gerçekleşmeyecek "belki bir gün bir sahil kasabasına yerleşirim" hayalini akşamdan kurup, sabah alarmımı erteleyeceğim yine. Belki 5 dakika daha uyurum.
GENÇ'ın Yazısı.