Dertli Dindar Ablalar
Bir büyüğümüzün de dediği gibi kayısı çiçeği gibi tez açıp çabuk döküyor neşeli dindar kızlar. Baharı müjdelerken bir anda hazana dönüşüyor söyledikleri.
Uzun zamandır genç hanımlarla birlikte bir şeyler yapmanın çabasındayım. Okuma grupları, haftalık sohbetler, söyleşi ve konferanslar... Bazılarından sizleri sosyal medya aracılığı ile haberdar ediyoruz. Bazılarından hiç bahsetmiyoruz. Anlık gelişiyor, yapıyor, geçiyoruz.
Kıvranan aksın, taşan dursun, duran kokmasın diye genellemelerden uzak, herkesin kendi kendisiyle bir sohbet ortamında, bir toplantıda karşılaşması içindir tüm mücadele. İnsan kendisi ile yine kendisi buluşacak. İnsan kendisini arayacak gittiği her yerde. Anlatan da dinleyen de…
Evet, İsmail Kılıçarslan’ın dediği gibi dindar kızlar hayatın içinde olma, faaliyet geliştirme, derdini anlatma noktasında dindar erkeklerden ileride olabilir. Daha duyarlı ve daha geniş perspektiflerden hayata da bakabilir. Telaşlıdır, yetişilecek yerler, hayata geçmesi gereken projeler vardır. Hatta beyinlerinden dillerine yürüyen projeler, kulaklarına varıncaya kadar kırk farklı şekle de girer. A düşünür, B söyler, C duyarlar. Okuma listeleri vardır. Tavsiye edilecekler listeleri ve izlenecekler listeleri…
Bir masanın etrafında konuşurken, ne kadar kolay ve basitçe anlatırlar yapılması gereken işleri. Hemen sizi de o mecraya çekiverirler. Hemen ve birden kapılırsınız fırtınaya. Her şey beraber mümkün olacaktır. Evet yazarların katıldığı panellerin, konferansların hiçbirinde delikanlıların sayısı kızların sayısından fazla olmayı başaramamıştır. Bu da doğru.
Ama bazen nasıl oluyor anlamıyorum seyir tersine dönüveriyor.
Dindar neşeli kız, hayatın içinde bu kadar etkinken, aynı hayatın içini bir diğer arkadaşına dar ediveriyor. Ufak bir meseleye kırılmışsa tüm projesini, faaliyetini, ayracını, yardım sandığını toplayıp evine dönebiliyor.
Aynı neşeli arkadaş, geliştirdiği projelerini bir nişanlılık merasimi ile sonsuza dek rafa kaldırabiliyor mesela. Dert anlatmadaki mahirliğini, eğer söylediklerine karşılık vermez ve onaylamazsanız size dert olma yolunda da gösterebiliyor.
Bir telaşla anlatıp, sıraladığı projelerini bir anda gereksiz bulabiliyor ya da. Bu kadar coşkun akan isteğe hangi düşünce ket vurur anlamıyorsunuz. Bir büyüğümüzün de dediği gibi kayısı çiçeği gibi tez açıp çabuk döküyor neşeli dindar kızlar. Baharı müjdelerken bir anda hazana dönüşüyor söyledikleri. Vazgeçiyorlar bir anda her şeyden. Bahane çeşitliliğine şaşıp kalıyorsunuz.
Çoklukları göz kamaştırıyor. Ama göz açıp kapayıncaya kadar yok olabiliyorlar da. Bir panele katılan kızlar ile diğer panele katılan kızlar aynı kızlar mıdır misal? Başörtülü oldukları için aynıymış gibi görünebiliyorlar. Bir yazarı merak edip ilk dersine koşarak gidenler, ikinci dersin saatini ‘‘aaa’’ unutuveriyorlar.
Bir sorumluluk için “ilk el kaldıran” kişi “ilk el sallayan” kişi olabiliyor. Hiçbir okuma grubu aynı kişilerle başlayıp bitmiyor. Sadece grubu yöneten sabit kalıyor. Ya da bir faaliyeti yürüten. Ya da sırtına liderlik yıkılmış olan.
Neşeli dindar kızlar, dertli dindar ablalar üretiyor böylece. Onlar da bu yazdığımız eleştirilerdeki kaideyi bozan istisnalar oluyor. Bir Kur’an kursunda bitkin bir şekilde gülüşmelerin bitmesini bekleyen istisnalar. Bir derste kürsünün ardında derse geç kalmış neşeli başörtülüleri bekleyerek yaşlanan istisnalar... Bir binanın önünde elinde projesi ile bir türlü gelemeyen arkadaşlarını telefon ile aramaktan bitap düşen... Yarım kalan faaliyetleri tamamlamakla meşgul olan… Tüm neşesi kaçan istisnalar…
Ayşegül Genç'ın Yazısı.