‘Daha İyi Bir Dünyada’ orijinal adıyla ‘Haevnen’ Nisan sonu itibariyle Türkiye’de vizyona girdi. Danimarka – İsveç ortak yapımı film, Altın  Küre ve Oscar’da ‘En İyi Yabancı Film’ ödülüne layık görülmesiyle dikkatleri üzerine çekti.

Yönetmenliğini Susanne Bier’in yaptığı film genel olarak sakin işleyen bir film olmasına rağmen sahneler ustalıkla kurgulanmış.  Verilmek istenen mesajlar iki ayrı eksen üzerine profesyonelce oturtulmuş. Bir yanda gelişmiş bir ülkede, rahat şartlara sahip bir  toplumda ailelerde yaşanan sorunlar, aile kurumunun önemine yapılan vurgu ve bu sorunlarla baş etmeye çalışan belki de yeteri kadar ilgilenemeyen insanlar diğer yanda yine aynı insanların topluma faydalı olma çabası, insanlık sorunlarına çözüm olma gayreti  göstermesi. Bir yanda huzurlu, güzelliklerle bezeli Danimarka’da yaşanan ırkçı davranışlar, aynı ülkede yaşayan kişiler arasında oluşan düşmanlıklar. Diğer yanda Afrika’da gerillaların çölün kızgın sıcaklığında acı ve yokluk içinde kıvranan kendi insanlarına  zulmedişi. Farklı bakış açılarıyla sorgulamalar sağlayıcı bir yaklaşım sağlamış izleyicilere.

Afrika ile ilgili çekilen sahneler filme yeteri kadar uyumlu şekilde yerleştirilememiş olsa da geçişler başarılı şekilde sağlanarak bu  durum giderilmiş. Açlık ve iç savaşla mücadele eden Afrika’da düzeni sağlamak için uğraşan batılı zengin ülke bireylerinin ise kendi  ülkelerinde ve evlerinde karşılaştıkları sorunlarla baş edemeyişi, gelişmiş ülkelerin geri kalmış ülkelere önderlik çabasının  trajikomik yanını ortaya koyuyor. Diğer yandan Afrika’da yaşayan insanların içinde bulundukları zor şartlar, maruz kaldıkları  zulümlerden bazı kesitler sunularak zihinlerde sorgulamalara zemin hazırlanmış.

Doktor Anton’un kendi ülkesinde karşılaştığı kabalıklara, darp edilişe ses etmeyişi, sineye çekişi buna karşılık Afrika’daki zulüm  karşısında cesurca tavırlar sergilemesi, ‘Asıl cesaret kabadayılık değil, yeri geldiğinde zalime karşı başkaldırmaktır’ mesajını güçlü bir şekilde vermesi filmin gerçekten sözü olan başarılı bir çalışma olduğunu gösteriyor.

Film ilk bakışta birbirinden çok farklı gibi algıladığımız iki dünya arasında ortaya koyduğu benzerlikler ve bunlar üzerinden verdiği  çarpıcı mesajların yanı sıra günümüzde özellikle Batı dünyasında yıpranan aile kurumunun önemini vurgulayan Batılı bir çalışma  olmasından dolayı Oscar ödülüne layık görüldüğü kanısındayım.


Selman Özpınar'ın Yazısı.