Gerçek gönüllü kişi, istisnâdır, değerlidir, yerine göre bulunmaz Hint kumaşıdır. Değerini bilmek, onu hebâ etmekten âzamî çekinmek gerekir.

Ya Allah, "sen o işin karşılığını dünyada almıştın," deyiverirse?

Allah rızasının bedeli nedir? Ya da Allah’ın rızası kaç para eder? Saçmalıyor muyum? Hayır. Elimize geçecek ‘en yüce’ değeri, maalesef, bir miktar dünyalığa bedel görmelerimiz çoğalıyor. İmkânların artmış olmasını fırsat (!) bilip, pâyeye düşeni sorgulama, umma, çekinmeden talep etme hâlleri, ‘normal davranışlardan’ olma tehlikesiyle karşı karşıya.

İnsanların, hayvanlar, bitkiler ve tabiatın, havanın, suyun toprağın, bizden göreceği bilâ bedel faydalara ilişkin gönül bütçemiz hayli daraldı. Zelzele yaşamış bir bölgeye gidip, depremzedelerin ayakkabılarını ücretsiz tamir etmek için tezgâh kuran dedeye, neredeyse, ‘hayretle’ bakıyoruz.

Adres tarifi için dükkanının camına “2 TL” yazan esnafa ‘yazıklar olsun’ diyenimiz yok. Hürmet ve yardım edilmesi gerekenlerimizin, toplu taşıma araçlarında ayakta yolculuk yapmalarına gitgide ‘alışan’ bir toplum olmak, genlerimizin muhtevasıyla ters düşmüyor mu?

‘Beklenti hastalığı’ ve buna bağlı olarak hissedilen ‘ödeme (!) mecburiyeti’yle, yanlış araçta, yanlış adrese doğru ilerliyoruz.

“-Haydi gençler! Şurayı bir toparlayın, sofranız hazır.”

“-Hocam birkaç haftasonu şu çocuklara fizik takviyesi yapsan, bir zarf takdim ederiz.”

“-Falanca kişi 2-3 haftadır gelip gidiyor, işe-güce el atıyor, cebine bir şeyler koyacak mıyız?’’

Hani Allah rızasına teşvik? Bizim, mağdur olanın mağduriyetini gidermek gibi bir başlığımız, işimiz dâimî olarak var zaten. Biz işi, imkân sarfiyatı, fedâkârlık ve aşkla Rabbimizin rızasını kazanmaya yönelik bir kulluk icrasından çıkarıp, hesabı dünyada kapatma hata ve bahtsızlığına düşürmeyelim.

Meselâ, komşusunun cenaze evinde, günlerce kan-ter içinde taziye misafirlerine hizmet edip, ikram eden, sağı solu toplayan, temizlik yapan yaşlı amcanın, kendisine uzatılan hediye gömleği geri çevirip:

"-Ya Allah, "sen o işin karşılığını dünyada almıştın," deyiverirse?" diye arz-u hâl etmesi, yeteri kadar manidar bir misal değil mi? Denge, bu konuda da çok önemli ve hassas bir unsur.

Kendisiyle gönüllülük üzerine hasbihâl ettiğim bir dostum şöyle söylemişti:

“-Eğer bu işlere duyduğun bir sevgin varsa, gönüllülük üzerine hareket eden kurum, kuruluş, hareket ve toplulukların içerisine dâhil olana kadar, sen bir gönüllü adayısın. Ama dâhil olduktan sonra, içerisine girdiğin grubun hareket alanında, Allah rızası için iş yapmaya mecbursun.”

‘Bedel’e dâir kulun Rabbi ile arasındaki hesaplaşmasının zirve noktası, Kur’an-ı Kerim’de de zikredilen “kullardan bir ücret istememe, karşılığını ancak Allah’tan bekleme, Cennet karşılığında Rabbimizin kullarından amellerini satın alma” durumlarıdır.

Hatta kimi ders veya muhabbet ortamlarında, Cenneti kazanmanın mı? yoksa Allah’ın rızasını kazanmanın mı? daha değerli olduğu sorusu ile insanlar aklen ve kalben müşkül durumda bırakılmaya çalışılır ki, sorunun doğru cevâbı, her gönle çabucak düşüverir.

Burada, faal olan gönüllülerin dikkat etmesi gereken bu konular kadar önemli olan diğer hususlar da işleri organize eden kişi ve kurumlara yöneliktir.

Gerçek gönüllü kişi, istisnâdır, değerlidir, yerine göre bulunmaz Hint kumaşıdır. Değerini bilmek, onu hebâ etmekten âzamî çekinmek gerekir.

Mekke’nin fethine yönelik yapacağı seferi de ashâbından gizleyen Hz. Peygamber’in, bu düşüncesini sezen sahâbilerden biri, Mekke’deki akrabalarına, oradaki mallarına sahip çıkmaları adına, kadın bir ulak ile mektup göndermeye yeltenmişti.

Kadın, yolda yakalandı, mektup ve o sahâbi tespit edildi. Kendisi de dâhil herkes o sahâbinin ciddî bir cezâ alacağını beklerken, Rasulullah, onun affedildiğini beyan etti ve sebebini şöyle ifâde buyurdu:

“-Zîrâ o, Bedir ehlindendir.”

Bedir, İslâm’ın, Müslümanların, canlarını fedaya yeltenecek kadar gönüllülükte zirve numûne temsilindeki ilk büyük hareketleridir ki, Allah, onları, harp eğitimi almış binlerce melek ile takviye ederek muzaffer kılmıştır.

Yalnız ve yalnız Allah rızâsı için canını dişine takarak gönüllülüğü ile ön planda olan beyefendi, hanımefendi, herkes için, herkeste, müstesnâ gönül köşecikleri var olmalıdır.

Gönüllülük, hesabı âhirette kapatılacak bir dünyâ mesâisidir.


Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.