Alan Fıkıhçılarına İhtiyacımız Var
Asıl tartışmak istediğim; fetva sorduğumuz kişilerin yani fıkıhçıların, fetva verdikleri alanlarla ilgili olarak uzmanlık yahut derinlemesine bilgi edinmeyi gerekli görüp görüp görmedikleri.
Kubbealtı Lügati’ne göre fıkıh “Bir şeyi gereği gibi anlama, bilme” manasına gelen Arapça () “fiḳh” kelimesinden geliyor. “Bir şeyi derinlemesine bilme” yani uzmanlık anlamı da veriliyor söz konusu kelimeye. “İslâm dîninde, Müslümanların bedenle yapmaları veya sakınmaları lâzım olan işleri bildiren ilmin adı” şeklinde; meseleyi aşırı şekilde basite indirgeyen tanımlamalar da mevcut.
Bu noktada “Fıkıh bilgileri, İslâm’ın dört kaynağı olan “Edille-i Şer’iyye”den yâni Kur’ân-ı Kerîm’den, hadîs-i şerîflerden, icmâ-ı ümmetten ve kıyastan elde edilmektedir. Fıkıh bilgilerinin, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden nasıl çıkarıldığını öğreten ilme ise “usûl-i fıkıh” denir” şeklindeki ansiklopedik bilgiyi de eklemek gerekiyor.
Buraya kadar her şey çok güzel... Ancak bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum:
Geçenlerde bir fıkıhçıya sorulan “Satın aldığımız ürünle birlikte verilen çekilişe katılma hakkı sonucunda çıkan promosyon ve ürünleri kullanmak caiz midir?” sualine şahit oldum. Fıkıhçı cevaz vermedi. Ve bunun sonucunda aklıma bazı sorular takıldı: “Acaba kendisine sual edilen fıkıhçı, promosyon kavramının neyi ifade ettiği hususunda gerçek bir bilgi sahibi miydi? (Burada Pazarlama Bilimi kapsamında teknik tanımına girmeyi gerekli görmediğim promosyon kelimesi, günlük hayatta; potansiyel müşterilere, bir ürünü satın almaya teşvik veya özendirme amaçlı olarak verilen ek ürün ve imkanlar anlamında kullanılıyor. “Bir alana bir bedava ürün daha” veya “şampuan alana banyo kesesi bedava” gibi...) Bir “din alimi olarak” kura çekmenin, yeri geldiğinde bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından dahi icra edilmiş bir uygulama olduğu (bu yönüyle bir sünnet olduğu) hatta “Kur’an-ı kerimin Al-i İmran Suresi 44. ayet-i kerimesinde Hz. Meryem’in bakımını üstlenme hususunda bir grup insanın, kalemlerini (kura araçları olarak) atarak yani kura çekerek bu görevi üstlenme yarışı içine girdikleri ve ilahi takdir gereği bu vazifenin Hz. Zekeriyya’ya nasip kılındığını anlatan beyandan haberi var mıydı? Yahut acaba bütün bunlar çerçevesinde kıyas yapabilecek yahut sağlıklı bir mantık yürütebilecek derecede entelektüel seviyeye sahip miydi?
Amacım burada; zaten parasını verip kendisini satın aldığımız bir ürünün yanında, ek olarak verilmek istenen; sınırlı sayıdaki hediye ürünlerden birine daha sahip olmak maksadıyla; aynı ürünü, parasını verip fiilen satın almış diğer insanlar arasında yapılacak bir kura sonucunda edinilmeye hak kazanılmış bir mamulün kullanımına dair verilen bir fetvanın geçerli olup olmadığını tartışmak değil. Bu küçük ve basit bir misal. Asıl tartışmak istediğim; fetva sorduğumuz kişilerin yani fıkıhçıların, fetva verdikleri alanlarla ilgili olarak uzmanlık yahut derinlemesine bilgi edinmeyi gerekli görüp görüp görmedikleri.
Çünkü şurası gayet açık ki: evet fetva verebilmek için pek çok dini ilimde uzmanlık sahibi olmak gerekiyor. Ancak fiilen öyle olsa da ıstılahi olarak dini ilimler kapsamına girmeyen meselelerle (Aslen din, hayatın tamamını kapsayan sınırsız bir mevzu olduğu için hayattaki her şey dinidir. Kuran-ı Kerim’de kendilerine dikkat çekilen yıldızların hareketleri, tarım, coğrafi ve meteorolojik hadisler vb...) ilgili fetva verirken o meseleyle ilgili de hadi uzmanlık demeyelim ama derinlemesine bilgi sahibi olmak gerekiyor. Ancak görülen o ki fıkıh kelimesinin etimolojisine mugayyir olarak pekçok fıkıhçımız, işin bu kısmını es geçmekte beis görmüyor.
Bu maalesef; nasıl söylesem bilmem ki; kem.. küm.. ehm.. şey... ee... Muhterem fıkıhçılarımıza kimsenin edepsizlik ediyor sayılma tehlikesini göze alıp da arz etmeye teşebbüs edemediği bir müşkil mesabesinde.
Fıkıh eğitimine “alan fıkıhçılığı” diye yeni bir boyut kazandırsak; talebelerimize fıkıh eğitimi verirken gereken dini bilgilerin yanı sıra; bir kısmına tıp mesela, bir kısmına uzay bilimleri, bir kısmına mühendislik, bir kısmına psikoloji, bir kısmına ekonomi bilimleri vb. alanlarda da uzmanlık kazandırsak ve bunlar sadece fıkhın yanı sıra akademik eğitimini aldıkları özel sahalarda fetva verseler; dine aykırı bir iş mi yapmış oluruz?
Sinan Özgenç'ın Yazısı.