Eylül 2015 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı

Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Zor bir konuda, sloganlara, klişe sözlere ve ajitasyona düşmeden vicdanî bir sorgulamaya davet eden başarılı bir yazı kaleme almışsın. Yaklaşımın, dilin gayet başarılı, tutarlı, dengeli. Çok ümit verici buldum yazını. Ve, ‘Ayın Yazısı’ diye seçtiklerim arasına aldım. Sabırla, gayretle devam...

Fatma Zehra Uslu

Göğü kaplayan simsiyah dumanı bölen feryatlar… Kopan el, ayak, parmak veya daha kötüsü; kaybedilen bir yavrucak. Akdeniz’in masmavi sularını kızıla boyayan o şehid kanlarının sahipleri. Yüzmeyi öğrenemeden cesetleri su yüzüne vuran o minicik bedenler… Ufku kaplayan derme çatma sallarıyla her an batırılma veya yakalanma korkusuyla kalpleri yerinden çıkarcasına atan mülteci olmaya zorlanmış insanlar… Affedin bizleri. Sahip çıkamadık size. Kardeş kardeşine bakamadı. Bizim yavrularımız evlerinde mışıl mışıl uyurken orada bir çocuk bir gün daha yaşayabilme umuduyla sarıldı annesine. Biz size sadece gümrük kapısından döndürülecek yardımlar topladık, size atılan bombalar için verdiğimiz paranın yarısı kadar. Sadece ekranlardan izledik her bayram halinizi, gördükçe alışarak. Göz gördükçe gönül katlandı tabii. Artık öğrenince burkulmuyor bile yüreklerimiz. Her gün yeni birini toprağa verecek olmanın ne demek olduğunu bilen sizsiniz elbet. Mübarek Bayram Namazını Mescid-i Aksa’da kılamamanın verdiği hüzün yok bizim üstümüzde. Her gün şehid olma ihtimaline karşı Allah’a tam teslimiyet nedir biz bilemeyiz. Üniversitelerde okuyan bizleriz, ama sizden öğrenecek ne kadar çok şeyimiz varmış meğer. Hala öğrenmekten bahsediyorum nedense. Yürek burkan bir hikaye vardır:

Afrika’da açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğun başındaki akbabayla fotoğrafını çeken bir adam (Kevin Carter) milyonlar kazanır, ama delirir ve intihar eder. Yemek vermeyi değil, fotoğraf almayı seçtiği için ölmüştür çocuk. Biz de böyleyiz işte. Yardım etmiyoruz, sessizce izliyoruz sizi, delirerek ölmeyi bekleyerek.

İnsanlığımızı kaybediyoruz yavaş yavaş. Vicdanımızı karanlıkların ardına saklıyoruz. Ümmet olma bilincimiz elden gidiyor. Geçtim Yahudiyi, Müslümanın Müslümanı katlettiği bir dünyada yaşıyoruz artık. Zalime karşı bir olalım derken zalimler aramızdan çıkıyor. Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta mazlum da Müslüman, zalim de...

Gözünüzü seveyim “ümmeti, ümmeti” diye Rabbine yalvaran o kutlu nebiye layık bir ümmet olalım. Gözünüzü seveyim, artık silkinip kendimize gelelim. Birbirimizi öldürmekten, kırmaktan, vahşetten, bedduadan vazgeçip Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle yeni bir çağ açtığı gibi yeni bir çağ açalım kendimize. Hamuru Kur’an’la, sünnetle, edep, ahlak, birlik ve beraberlikle yoğrulmuş bir çağ olsun. Adı da “ümmet” olsun. Kutlu Nebi’nin kutlu ümmeti...


Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.