Mukaddes Bir Seyahat: Hac
Asude Usluer Uğurlu
Hac zamanının yaklaştığı ve kafilelerin sırayla yolculuğa çıkmaya başladığı günlerdeyiz. Mukaddes topraklar öyle muazzam yerler ki oradaki manevi hava ve yaşanılan huzur tarif etmekle anlaşılmaz, yaşamak gerekir. Rabbim herkese o mekânları görebilmeyi ve sadece görmekle kalmayıp manevi havasından istifade edip müstefit olarak dönebilmeyi nasip etsin.
3 türlü hacı vardır. Birincisi; gider, gelir. Oralara gider haccını yapar ama sadece bu kadardır. Herhangi bir istifadesi yoktur. İkincisi; alır, gelir. Hacca ya da umreye gider, sevdiklerine hediyeler alır, manevi havayı alır ve gelir. Üçüncüsü ki; en makbulü budur; olur, gelir. Hem madden hem manen hacı olur da gelir. İşte en güzeli budur ve 3. kısım hacılardan olmaya gayret etmelidir.
Mescid-i Haram ’da yapılan ibadete Cenab-ı Hak bire 100. 000 sevap yazıyor. Dünyada ilk yaratılan yer Kâbe-i Muazzama’nın arsasıdır ve burası tam arşı alanın gölgesidir. O sebeple burada ibadetin zevki eşsizdir.
Kâbe-i Muazzama’nın çölde ve sıcak bir yerde olmasının hikmeti şudur ki; insanlar giderken tatile gitme niyetiyle gitmesinler de sadece ibadet için gitsinler diyedir. Ve yine Kâbe-i Muazzama tek olduğu, bir tane olduğu için ömürde bir defa haccetmek farzdır. Diğer ibadetler; namaz, oruç devamlıdır ama hac bir defadır.
MUKADDES SEYAHATE GİDECEKLER İÇİN BİRKAÇ MÜHİM BİLGİ:
- Mescid-i Haram’ın 19 kapısı, 92 kubbesi ve 7 minaresi vardır. Süslemeleri Osmanlı’ya aittir. Mescid-i Haram’ın 1. katını Osmanlı yapmış ve yapımında hiç namaz borcu olmayanları çalıştırmışlardır.
- Kâbe-i Muazzama ’ya ilk örtü örten bir rivayete göre Süleyman(a.s.), diğer bir rivayete göre peygamberimizin dedesi Adnan’dır.
- Hacer-i Esved taşı cennetten dünyaya gelen bir taştır ve cennetten gelen tek nimettir. Önceleri beyaz olup insanlar elini sürdükçe insanların günahıyla kararmıştır.
- Zemzem kuyusunun derinliği 42 metre olup yerin dibinden 3 kaynaktan çıkmaktadır ve Cenab-ı Hakk’ın Hacer validemize bir hediyesidir.
- Harem-i Şerif sınırları İbrahim(a.s.) zamanında çizilmiştir. Bu sınıra Cahiliye döneminde bile saygı gösterilmiş, harem sınırları içinde günah işlemekten kaçınmışlardır.
- Makam-ı İbrahim’in içinde bir taş vardır ki bu taş Hacer validemiz ve İsmail (a.s)’in ata binerken kullandığı taş olarak rivayet edilmiştir. Ayrıca İbrahim(a.s.) beytullahı inşa ederken kullanmıştır. Allah’ın izniyle taş asansör görevi yapmıştır.
Peygamberimizin büyük dedesi Kusay’a küfürden ve beldesinden uzak kaldığı için Kusay denmiştir. Bir müddet sonra Huleyl’in kızı Habba ile evlenir. Kâbe-i Muazzama’nın temizleme görevini bu aile yerine getirmektedir. Huleyl Kusay’a çok güvendiği için bazen Kâbe-i Muazzama’nın anahtarlarını ona verir. Bir müddet sonra Huleyl vefat eder ve ölürken anahtarları Kusay’a teslim eder. Sonra Huza kabilesi anahtarları zorla onların elinden alır. Anahtarları geri almak için kardeşi Niza ile beraber karşı koyarlar. Daha sonra sulh yapılır. Kusay kabileleri mahalle mahalle nizama sokar ve ilk kez Kâbe-i Muazzama ’ya gelen hacılarla ilgilenme görevini peygamberimizin dedesi Kusay üstlenmiştir.
Âdem(a.s.) yeryüzüne indirildikten sonra rivayetlere göre 100 yahut 200 sene gözyaşı döktü. Melekler bile artık Âdem(a.s.)’ın feryadına tahammül edemez oldu. “Allah’ım Âdem(a.s.)’ı affet” diyorlardı. Neticede Cenab-ı Hak Âdem(a.s)’a “Ya Âdem arşımın gölgesinde benim bir beytim var. Melekler tarafından yapılmıştı ama şimdi sadece temeli kaldı. Onu tekrar inşa et. Orada sen ve senin zürriyetinden kıyamete kadar gelenleri affedeceğim.” Âdem(a.s.) meleklerin yardımıyla Kâbe-i Muazzama’yı inşa etti ve orada dua ederek affı ilahiye mazhar oldu.
Cenab-ı Hak buyurdu ki; “Ey Âdem sadece kendi affını istedin. Eğer kıyamete kadar gelecek neslinin, evlatlarının affını isteseydin onu da kabul ederdim, hepsini affederdim” buyurdu.
Netice olarak Havva validemizle Arafat’ta buluşup haccını ifa etmiş ve mesrur bir şekilde oradan ayrılacakken Cenab-ı Hak “Ya Âdem iste benden ne istiyorsan” diyor. Âdem(a.s.) “Ya rabbi beytini ziyaret edenlere ne ücret var`” diyor. Cenab-ı Hak “Ya Âdem bu beyti her kim ziyaret ederse dünyada onu affederim, bana kavuştuğu zaman onu cennetime girdiririm.”
Anlattığımız gibi mukaddes mekânlarda yapılan ibadetin sevabı eşsizdir. Yine o mukaddes mekânlardan biri de Hicri İsmail yani Kâbe-i Muazzama’nın yanındaki yarım daire şeklindeki yerdir. Burada Hacer validemizle İsmail(a.s.)’ın kabri vardır ve burası Kâbe-i Muazzama’nın içine dâhildir.
Ayşe validemiz “Ya rasulallah ben Kâbe-i Muazzama’nın içine girmek istiyorum” demiş ve peygamber efendimiz elinden tutmuş, bu mevkiye getirmiş ve “Ya Ayşe burası Kâbe-i Muazzama’nın içidir” demiştir.
Buranın bir özelliği de şudur ki: “Ve men dahalehü kane aminen (Mescidi Haram’ın hudutlarına giren emniyet içindedir.)” Ayet-i Kerime’sinde geçtiği ve peygamberimizin de bildirdiği üzere Hicri İsmail’e giren Kâbe-i Muazzama’nın içine girmiştir ve vücudu biiznillah cehennemde yanmaz.
Sözü tamamlarken; hacı olmak kolaydır fakat mühim olan hacı kalabilmektir. Oradan aldığı manevi hazzı, orada ettiği tevbeyi bir ömür yaşatabilmektir. İşte işin en zor tarafı budur. Rabbim cümlemize hakiki hacılardan olup son nefes dâhil hakiki hacı olarak kalabilmeyi nasip etsin…
KAYNAKLAR
-Zebidi, Tecridüssarih, (tercüme: Kamil Miras), Ankara 1985
GENÇ'ın Yazısı.