Ömer Muhtar’ın emrindeki güçler ile İtalyan kuvvetleri arasında uzun yıllar çatışmalar devam eder. 1923 ile 1932 arasında süren bu mücadele tarzı ile her yıl en az 50’den fazla muharebe, iki yüzden fazla küçük ölçekli çatışmalar olur. Korkmadan, kaçmadan direnirler. Muhtar, çoban kılığına girerek İtalyan’ların arasında dolaşır ve savaş stratejilerini öğrenmeye çalışır.

“Cellatlarımdan daha uzun yaşayacağım.”

Libya’da doğar. Yıl 1862. Libya’nın bağımsızlık mücadelesinin sembol isimlerinden biri olacak olan bu kişi, Libya’nın en büyük Arap kabilelerinden biri sayılan Menife’ye mensup Gays ailesindendir. Babası Muhtar bin Ömer. Annesi Ayşe bint Muharib. İlk eğitimini babasından alır. Babası kabilenin önde gelenlerindendir. Başka kabileler arasındaki savaşları önlemeye çalışan bir arabulucudur. Babası 1878’de Hac için gittiği Hicaz’da vefat eder.

16 yaşında babasız kalan Ömer, eğitim hayatının devamı için Câğbub İslami İlimler Akademisi’ne gider. 8 yıl eğitim alır. Bu okul Muhammed b. Ali es-Senusi’ye bağlı merkez dergâhın bünyesindeki medreselerdendir. Bu medreseler Selefi ekolün Afrika koşullarına uyarlanmış versiyonudur. Senusi ekolü daha sonra Libya’da belirleyici bir pozisyon alacaktır.

Erken Yaşlarda Liderlik

Okul adına Sudan ve Mısır’a resmi ziyaretlerde bulunur. Çeşitli heyetlere de başkanlık yapar. Henüz 20’li yaşlardadır. Liderlik vasfı ve vakur duruşu ile etrafındakileri etkiler. Gençlik yıllarında başlayan lider kişiliğinden ötürü etrafındakiler ona “ağabeyimiz” anlamına gelen Seydi Ömer derler.

1911’de Osmanlı’nın içinde bulunduğu zor durumu fırsat bilen Avrupalı devletler birçok bölgeyi işgal ederler. İtalyanların gözü uzun süredir Libya üzerindedir, çünkü yapılan araştırmalar Libya’da büyük yeraltı kaynakların olduğunu göstermektedir. 27 Eylül 1911’de Devlet-i Aliyye’ye ultimatom vererek Trablusgarb’a çıkarma yaparlar. Senusi liderliğindeki halk direnişi uzun süre işgalcileri püskürtmeyi başarır. Ömer Muhtar bu direniş sürecinde farklı bölgelere ziyaretler yaparak halkı direnişe çağırır ve örgütlenmeleri gerçekleştirir.

Kısa süre sonra direniş hareketinin liderliğine gelen Ömer Muhtar, emrindeki kabileleri 100 ile 300 arasında silahlı, atlı ya da yaya olarak küçük gruplar halinde organize eder. Bu güçler bir anlamda vurucu tim görevindedirler. Çok hızlı ve seri hareket kabiliyetleri ile İtalyan askeri kollarına, nakliye araçlarına, karakollara baskınlar yapıp ortadan kaybolurlar. Topladıkları ganimetler ile de sürekli güçlenirler.

Her Gün Savaş Her Gün Ölüm

Ömer Muhtar’ın emrindeki güçler ile İtalyan kuvvetleri arasında uzun yıllar çatışmalar devam eder. 1923 ile 1932 arasında süren bu mücadele tarzı ile her yıl en az 50’den fazla muharebe, iki yüzden fazla küçük ölçekli çatışmalar olur. Korkmadan, kaçmadan direnirler. Muhtar, çoban kılığına girerek İtalyan’ların arasında dolaşır ve savaş stratejilerini öğrenmeye çalışır. İtalyanların üstün silah gücü ve Avrupa desteği varken, Libya’daki yiğitlerin sadece azmi vardır.

Yakın arkadaşlarından Mahmud el-Cehmî O’nun hakkında şöyle der: “Uzun yıllar onunla beraber cihat ettik. Aynı sofrada yemek yedik, aynı çadırda uyuduk. Hiçbir zaman bütün geceyi uyuyarak geçirdiğini görmedim. İki veya üç saat uyur, sonra kalkar, abdest alır, namaz kılardı. Uzun müddet Kur’an okurdu. O takva timsaliydi.”

Başka bir silah arkadaşı olan Tayyip el-Eşbeb ise O’nun hakkında şunları söyler: “Ömer Muhtar’ı çok iyi tanıyorum. Onunla aynı çadırda çok uyudum. Allah rahmet etsin, ondan pek çok şey öğrendim. O namaz kılar ve Kur’an okurdu. Savaş günlerinin aşırı yorgunluğuna ve yine kış gecelerinin soğuğuna rağmen gece namazını ve Kur’an okuyuşunu asla terk etmezdi. O zorlu gecelerde bizi de uyandırır ve namaz kılmamızı sağlardı.”

“Uzun yıllar onunla beraber cihat ettik. Aynı sofrada yemek yedik, aynı çadırda uyuduk. Hiçbir zaman bütün geceyi uyuyarak geçirdiğini görmedim. İki veya üç saat uyur, sonra kalkar, abdest alır, namaz kılardı. Uzun müddet Kur’an okurdu. O takva timsaliydi.”

İleri Seviyede İlmi ve Dini Kültür

Bazen birini yakından tanımak için düşmanlarının sözlerine de kulak vermek gerekir. Ömer Muhtar’ın düşmanı diyebileceğimiz İtalyan General Graizani şöyle tasvir eder O’nun kişiliğini: “Ömer Muhtar, inanç ve akidesine son derece bağlı bir adamdı. İnancına saldırmaya kalkışan kim olursa, ona büyük bir heyecan ve azimle karşı koyardı. O karşısındakine anında cevap verecek üstün bir zekaya sahipti. Aynı zamanda ileri seviyede ilmi ve dini kültüre sahipti.”

Müslüman coğrafyada iki filmin yeri ayrıdır. Biri Çağrı diğeri ise Çöl Arslanı Ömer Muhtar. 1980 yapımı Çöl Arslanı Ömer Muhtar, izlediğimizde hala tüylerimizi diken diken eden bir filmdir. Ömer Muhtar’ı canlandıran Antony Quinn aynı zamanda Çağrı filminde Efendimiz (s.a.v.)’in amcası Hamza’yı canlandıran kişidir. Filmi ilginç bir şekilde Muammer Kaddafi finanse etmiştir. İlginçtir, çünkü Ömer Muhtar’ın bağlı olduğu Senusi hareketini bitiren Kaddafi’dir.

11 Eylül 1931’de arkadaşları ile birlikte sahabeden Seyyid Rafi’in kabrini ziyarete gittiklerinde İtalyan güçleri tarafından çembere alınırlar. İtalyanlara esir düşer ve daha sonra idam edilerek vefat eder. Allat rahmet eylesin kendisine. Vefatının üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen halen Müslüman coğrafyada sevgi ve muhabbetle anılmaktadır.

Son söz Ömer Muhtar’ın olsun: “Biz asla teslim olmayız. Ya kazanırız, ya ölürüz. Bizden sonraki nesillerle de savaşacaksınız. Bana gelince, ben cellatlarımdan daha uzun yaşayacağım.”


Yusuf Temizcan'ın Yazısı.