Gençlik, aktüaliteden uzak; realiteye sadık bir şahsiyet olarak ‘Değer’ini arttırmalı; ‘Önemli’ biriymiş gibi gözükmekten kaçınmalı…

‘Deli kanlı’ tabiri, halk arasında genç erkek çocuklar için kullanılır. Ancak günümüz şartlarında bu deyimi ‘deli kanlı gençlik’ olarak genç bayanları da kapsayacak şekilde kullanıyorum… Kalbinin hızlı çarptığı, kanının hızlı aktığı ve bunlarla birlikte analitik düşünebilme yetisinin hızlı işlediği bu kesim için günümüz ceng meydanı ise sosyal medyadır. Gerek ülkemizin dört tarafının sorunlarla çevrili olması ve gerekse de memleketimizin içerisinin her gün yeni bir gündeme sahip olması, ‘deli kanlı gençlik’ için sosyal medyanın sokaklarına çıkıp ‘dokunmatik ekran’ kahramanlık nutukları atması için yeterli malzemeyi sunuyor. Bu durumun olumlu yanı, topluma yön veren önderlerin söylemlerini ve sorunlara karşı çözüm üretmeye zorlanmalarını sağlıyor olabilmesi. Onları etkileyebilecek kadar güçlü bir ‘sosyal medya nesepli’ demokratik protestoların çok hızlı cereyan edebilmesi. Böylelikle toplum, sorunların üstesinden gelinmesinde kontrol edici ve denetleyici rolünü her an zinde tutmayı başarabiliyor.

Ancak diğer yandan, ‘deli kanlık gençlik’ nüfusumuzun aktüel olaylara çok fazla zihin yorması, sosyal medya alanlarında her gün dünyaları tekrar tekrar kurtarması, sahip olduğumuz bu gençliğin çözüm üretme, analiz yapma ve düşünme gibi yetilerini de hayli zayıflatmaktadır. Geleceğin önderlerinin zuhur edeceği gençliğimizin günlük problemlere, sorunlara ve hayli moral bozucu gündemlere odaklanması, onları sürekli hallerinden şikayet eden hipnotize edilmiş bir kronik hastaya dönüştürebilir. İstikbalde ülkemiz için harcamaları gereken beyin gücünü de daha genç yaştan ‘realiteden uzak’ sosyal medya kırkpınar güreşlerinde kullanarak gelecekte iki hamlede tuş edilebilmelerinin önünü açıyor… Bu durum, gençliğimizin yakın gelecekte ülkemizin güzel günleri için çözüm üretme gayretini, ihlasını ve ehliyetini kaybetmesine vesile olabilir…

Sürekli şikayet eden bir toplum üzerinde yapılan araştırmalar sonucu, bu bireylerin sürekli stres hormonları salgıladığı ve bunun da problem çözme ve idrak edebilme ile ilgili olan beyin bölgesindeki fonksiyonlarını yavaşlattığı tespit edildi. Çevresinde meydana gelen olaylardan ötürü sürekli şikayet eden bir toplumun hızla büyüdüğünü keşfeden Fast Company ismindeki bir ekip, Complaint Restraint (Şikayet Azaltma) projesini başlattı. Bir ay boyunca şikayet etmeyi azaltarak katılımcıların hayata olumlu gözle bakabilmeleri için uğraş veren araştırmacı ekibi, aktüaliteyi her an yaşayan ve sürekli şikayet eden insanları realiteye odaklandırıp karşılaştıkları sorunları çözebilmelerini veya olumlu tarafından bakabilmelerini sağlıyor. Bu bir bakıma, insanların günlük harcadıkları beyin gücünü gündemin sıcaklığında eritmekten koruyup; gerçek hayatta karşılaştıkları problemlere, şikayet etmeden, gerçekçi çözümler üretmekte kullanmaya yöneltiyor.

Medyadan ve Meydandan Uzak; Dertli Gençlik Yapılanması

Aktüel olayların bir o yandan bir bu yana sürüklediği gençlik içerisindeki bir nüvenin içtimai hayattan uzak; ancak realiteye ve entelektüel bilince sahip olarak yetiştirilmesi elzemdir. Aslında geleceğin Türkiye’sine yön verecek asıl kaptan-ı deryalar da, yine günün kağıt ateşi gibi hızla yanıp sönen gençliğinden sıyrılan -dertli yüreğe sahip- kendinden yanmalı güneş gibi yaşayan Şems’lerden çıkacaktır. (Sosyal) medyalardan ve meydanlardan kendini alamayan gençlik, sürekli bir şikayet etme kronik hastalığına tutuşmaktadır. Bu durum ise gerçek hayatta karşılaştıkları sorunlar karşısında çabucak pes etmelerine sebep olmaktadır. Sınıfında başarılı olamayan, seçtiği eğitimin hayatında ileri adımlar atmaktan kaçınıp küçüğüyle yetinen bir gencin, her gün sosyal medyanın Ertuğrul’u olması bir şeyi değiştirmez.

Gençlik, aktualiteden uzak; realiteye sadık bir şahsiyet olarak ‘Değer’ini arttırmalı; ‘Önemli’ biriymiş gibi gözükmekten kaçınmalı…


Cihan Taştan'ın Yazısı.