Muhammet Bayram
 
Ümmet coğrafyasında kanayan her yara; yüreğimizde hissedilir bizim... Uzaklarda bir Müslüman zulüm görse, Türkiye Müslümanları ses çıkarır; Türkiye Müslümanları olarak elimizden geldiğince SMS`ler atar, yardım toplar ve onlara ulaştırmaya çalışırız. Bunların her birini yaparken de nerede İslam birliği, nerede Osmanlı diye söylenir dururuz bizler. Ya da kimilerimiz sistemden dem vurur, yönetime kızar, amirine, memuruna ya da her neyse...
 
İşte biz, tüm bunlarla günlerimizi geçirirken, -uzaktan sevdiğimiz- zulüm gören Müslüman kardeşlerimiz gittikçe yaklaştı bize. Biz yıllarca Ortadoğu, Afrika ve zulmeden Avrupa, Amerika diye bağırırken, bir anda ülkemizde Afrika`lar, Amerika`lar beliriverdi de biz görmez olduk. Peki, kimdi bu ülkemizdeki Afrika? Kimdi ülkemizdeki Ortadoğu ya da Amerikan? Avrupa’nın ülkemizde ne işi var be kardeşim... 
 
Tam da burada; haritalar, bölge analizleri, toplum mühendislikleri hepsi devreden çıkıyor ve gözlerimiz, günlük hayatımız devreye giriyor. Biliyoruz ki Suriye`de uzun zamandır bir savaş var. Bu savaşın ne zaman biteceği ise belli değil; bu belirsizlik orada yaşayan insanları göç etmek zorunda bırakıyor. Göç edenlerin ise ilk tercihi Türkiye, çünkü Türkiye onlar için güvenilir bir liman, aynı zamanda Müslüman bir ülke. Kimileri için ise Türkiye Avrupa`ya geçiş için bir köprü. Evet, şimdi biz ikinci amaçla gelenleri bir kenara bırakıyoruz ve önceliği hayat olan savaştan kaçan insanlarla ilgileniyoruz. Bu insanlara kimimiz ensar, muhacir olarak bakıyor. Kimileri sırtımızda yük olarak görüyor. Kimileri ise bir yere kadar bakalım ama fazlasına da gerek yok diyerek kendi vicdanını rahatlattıktan sonra onları ölüme göndermenin uygun olduğunu düşünüyor. Bunları bir turnusol kağıdı olarak kullandığımızda ülkemizdeki Amerika`ları, ülkemizdeki Afrika`ları ve ülkemizdeki "ortadan yancı" insanlarımızı görüyoruz. Bugün Gaziantep, İstanbul ya da Edirne otogarlarında hayatlarını sürdürmeye çalışan insanların sayısı sayılamayacak kadar fazla... Onlar Ortadoğu var diye, Afrika var diye yok mu sayılmalı? Savaştan kaçtıkları için mi suçlular? İnternetten bağış kabul etmedikleri için mi tüm bunlar? Ya da onlara yardımı elimizle ulaştıracağız diye mi bu korku?
 
Korkmayın dostlar, korkmayın... Biz bugün ensar olmadık. Biz bugün savaştan kaçanları ağırlar olmadık. Biz zamanında İspanyol zulmünden kaçan Yahudileri de bu topraklarda misafir ettik, engizisyon mahkemelerinden kaçanları da. Bu topraklar mazlumun yanında, zalimin karşısında durmayı yeri geldi kanla ödedi yeri geldi zaferle kutladı.
 
Velev ki içimizde zalimleşmiş Avrupa "sözcüleri de" olsa, sözüm ona "hürriyet" yandaşı; kan dökmüşler de olsa, kalemleriyle, sözleriyle ne kadar şer odağı varsa, hepsine "hizmet" edenler de olsa biz yine bu işten geri durmayacağız.
 
Sizi seviyor ve bekliyoruz.


GENÇ'ın Yazısı.