Beytullah Genç

Barış nedir? Gerçekten merak ediyorum barış nedir? Tam anlamıyla hissederek anlatabilecek birisi var mı? Ya da barışı yaşayan var mı? Daha ileri gitmek gerekirse bir filmde görmüştüm insanlar barış içinde yaşıyordu diyebilecek biri. Somut yahut soyut olarak biri bana barışı anlatabilir mi?

İlk olarak yazıya başlarken klişe olacak ama bakalım barışın sözlük anlamı neymiş: TDK barışı; uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam olarak açıklamış. Aslına bakarsanız doğru söylüyor. Zaten bu tür açıklama cümleleri doğruyu söyler. Ancak gerçeği asla ve asla bize göstermez. Gerçeği görmek için iyi bir gözlemci ve sorgulayıcı olmak gerekir. Nitekim bir Müslüman da mutlaka olması gerektiğine inandığım iki tane özellik.

Pekala, nedir bu gerçek? Ya da doğru ile gerçek arasında bir fark var mı? Elbette var yerde duran bir silindire iki farklı yerden yansıyan ışıklar onu hem bir daire hem de bir dikdörtgen olarak gösterebilir. Ve bizler dairenin yada silindirin doğru olduğuna inanırız. Fakat çok az insan daire ve dikdörtgeni birleştirerek ve ışığın gelme açılarını hesaplayarak gerçeğe yani silindire ulaşabilir.

Şimdi tekrar barışa dönelim. Ama bu sefer doğru olan barışa değil gerçek olan barışa.

Son zamanlarda herkes barış kelimesini ağzından düşürmüyor. Barış adına eylemler, basın açıklamaları, yürüyüşler vs. birçok fiil gerçekleştiriliyor. Şimdi burada bu eylemlerin samimiyetini tartışmayacağım. Ancak bizlerin her bir birey olarak barış adına neler yapabileceğimiz her şeyin çok ama çok ötesinde. TDK’nin da dediği gibi barış bir ortamda oluşuyor ve bu ortam ülkemizin tamamını doğal olarak bizleri kapsıyor.

Şimdi gerçeğin ne kadar vahim olduğunu anlatan birkaç gözlemimi sizinle paylaşmak ve daha sonra bunları sorgulayarak gerçeğe ulaşmak istiyorum. Elhamdülillah üniversite okuma imkânımız oldu. Yalnız beni üzen iki olgu var ki aklıma her geldiğinde derinden sarsılıyorum.

Bunlardan birincisi Doğu kökenli arkadaşlarımızın üzerlerinde hissettikleri aşağılık karmaşasıdır. Kimisi dört yıllık üniversite hayatında inanın kantinde bir tost dahi yemeden mezun oluyor. Bunun nedenleri arasında elbette maddiyatta var ama en önemli neden kendilerini o kantinin sözüm ona havalı, gösterişli ortamına ve biz batılıların artist ve kendini beğenmiş tavırlarına laik görmemeleridir. Durum bu kadar vahim mi? Evet. Durum bu kadar vahim. Çünkü o insanlar nüfusuna kayıtlı oldukları şehirlerin merkezlerinden değil ilçelerinden, köylerinden, mahallelerinden geliyorlar. O insanlar bulundukları yerde bu ortamları görmeden büyüyorlar ve buralara adapte olmakta zorlanıyorlar. Bazen o kadar oluyor ki yurttan çıkıp otobüsle derse geliyorlar ve dersten çıkıp tekrar otobüsle yurtlarına dönüyorlar.

İkincisi ise hepimizin fark ettiği ama pek önemsemediği bir şey. Doğu kökenli arkadaşlar bizim kadar anlaşılır bir şekilde Türkçe konuşamıyorlar. Hitap yetenekleri de bizim kadar gelişmiyor. Ve evet o arkadaşlar bunun bir alay konusu olacağını bildikleri için bazen toplum içinde konuşmaktan çekiniyorlar. Durum bu kadar vahim mi? Evet durum bu kadar vahim. Öylesine kendilerini soyutluyorlar ki bazen onlardan biri ile hiç konuşmadan okulu bile bitirebilirisiniz.

İşte bu iki olgu doğru olarak gördüklerimiz. Ama asla ve asla gerçek değil. Peki gerçek ne? Gerçek şu ki bizler her birimiz bu ülkenin fertleri olarak barışı istiyorsak artık bu gerçeğin farkında olmalı ve buna göre yaşamalıyız. Barış sadece kelime değil yaşam tarzımız olmalı. Doğu kökenli kardeşlerimizin olduğu ortamlarda gerek konuşmalarımızla gerekse hal ve hareketlerimizle barışı onlara hissettirmeli, yaşatmalıyız.

Bazen ne dediğimizi bilmiyoruz. Aniden ağzımızdan şu doğuyu komple yakacaksın sözü çıkıveriyor. Bu konuya da değinmek istiyorum. Adana’da düzenlenen 38. Genç Gönüllü Kulüpler Buluşması’na katılamadım ama Davuthan KILIÇ Ağabeyin anlattıklarını işittim. Hani son zamanlarda savaş alanına dönmüş olarak gördüğümüz Cizre’ye 90 kişilik Kız Kur’an Kursu açmışlar ve bende duyduğum da kulaklarımıza inanamadım ama tamı tamına Dokuz Bin başvuru olmuş. Allah (c.c) Davuthan Ağabeyden ve o kursta emeği geçen herkesten razı olsun. İşte en baştan beri anlatmak istediğim gerçeği gören insanlar bunlar. İşte gerçek tam da budur.

Bizler Müslümanlar olarak gerçeği görmeli, gerçeği gerektiği gibi yaşamak için gayret göstermeliyiz. Allah(c.c) bizi gerçeği gören ve yaşayan kullarından eylesin.

Âmin.


GENÇ'ın Yazısı.