Başımıza Gelenler 2015
7 Ocak / Mesele Charlie Hebdo Değil
Paris’te yayınlanan ve Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) ilgili karikatürleri ile tepki çeken Charlie Hebdo Dergisi’ne saldırı düzenlendi. Saldırıda 2’si polis 12 kişi öldü. Failler, DAİŞ mensubu Müslümanlar oldukları açıklanarak, alelacele ortadan kaldırıldılar. Anlayacağınız oyun büyük, hedef başka, mesele Charlie Hebdo değil...
22 Ocak / Orta Doğu’da Çıbanın Başı Kim
Batılı ülkeler ile yürüttüğü nükleer görüşmelerin rayına girmesiyle İran’a bir cesaret geldi: Yemen’de İran yanlısı Husiler, başkent Sana’da kontrolü ele geçirdi. Devlet başkanı Hadi’yi ev hapsine aldılar. Yemen’de hükûmet ve Cumhurbaşkanı istifa etti. İlk defa Orta Doğu’da çıbanın başının aslında İsrail mi yoksa İran mı olduğunu ciddi ciddi düşünmeye başladık.
23 Ocak / Yaşasın Yeni Kral! Gerçekten Ama
Ağabeyi Kral Abdullah’ın ölümünden sonra tahta Selman bin Abdülaziz es-Suud geçti. Yeni Kral, Türkiye politikalarına o kadar yakın ki – mesela Mısır darbecilerine mali desteği kesip, Suudi tarihinde Müslüman Kardeşler’e ülkesinde büro açma izni veren ilk kral oldu- uluslararası basında birdenbire o çok aşina olduğumuz karalama kampanyalarına; Suudi aile üyeleri hakkında da sık sık rastlar olduk. Tecrübelerimizden biliyoruz: Tek başına bu bile doğru yolda olduklarının göstergesi...
22 Şubat / Uluslararası Komplonun Önü Alındı
Türk Silahlı Kuvvetleri, “Şah Fırat” operasyonu ile Suriye’ye girdi. Süleyman Şah Türbesi’nde bulunan 40 Türk askeri, Süleyman Şah’ın naaşı ve diğer manevi değeri bulunan eşyalar çıkarılıp, Türkiye sınırında daha güvenli bir yere taşındı. Böylelikle DAİŞ ile arkasındaki uluslararası güçler tarafından planlandığı istihbaratı alınan ve Türkiye’yi “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” türünden bir çıkmaza sokacak olan bir komplonun da önü alınmış oldu.
28 Şubat / Faşistler İpe Un Serdi
PKK’nın hapisteki eski lideri Abdullah Öcalan HDP heyeti ile gönderdiği açıklamada silah bırakmak için kongre toplanması çağrısında bulundu. Tabii ki savaştan beslenen iki tarafın faşistleri de ipe un serdi.
26 Mart / Bıçak Suudilerin Boğazına Dayandı
İran’ın uzunca bir süredir tohumlarını ekmekte olduğu “Orta Doğu Mezhep Savaşı” ilk meyvelerini verdi. Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez Ülkeleri Yemen’de Husilere karşı askeri müdahale başlattı.
31 Mart / Olağan Cinayetler(!)
İstanbul Adalet Sarayı’nda yasa dışı DHKP-C örgütü üyeleri tarafından Savcı Mehmet Selim Kiraz rehin alındı. İlerleyen saatlerde polisin düzenlediği operasyonda Savcı Kiraz ve iki eylemci hayatını kaybetti. Savcının katli kadar üzücü olansa merkez medyanın(!) teröristlere mazeret üretmekte yarışmasıydı. İnsanlara terörün kötü bir şey olduğunu izah etmeye çalışacağımız kırk yıl düşünsek aklımıza gelmezdi. Teşekkürler amiral gemisi(!)
24 Nisan / Bir Biz Anlamadık
Çanakkale Savaşları’nın 100. yıl dönümü törenleri, 17 yabancı Devlet Başkanı ve 5 Başbakan’ın katıldığı törenle anıldı. Görünen o ki Çanakkale’de ne başardığımızı sadece biz anlayamamışız...
7 Mayıs / Galiba Az Önce Görünmezliği Keşfettik
Türkiye, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) gözlemci statüden ‘ortak üye’ statüsüne geçti. Bu çok önemli hadise; iç politik taraflılıklar nedeniyle bilhassa basınımızda görmezden gelindi. Gözlerden öyle iyi kaçırıldı ki Türk bilim insanları olmasa da “Türk basını görünmezliği keşfetti” desek yeridir. Hatta bahse gireriz; çoğunuz bu haberi ilk defa şu anda bizden öğreniyorsunuzdur...
7 Haziran / Senenin İlk Genel Seçimi
Senenin ilk genel seçimi yapıldı. Seçimler sonucunda Ak Parti; oyların %40,87’sini alarak birinci parti olurken en yakın rakibi ancak yarısı kadar oy toplayabildi. Buna rağmen nedense zafer sevincine kapılan muhalefet partisi temsilcileri, iktidar partisi kurucularını asmaktan söz etmeye başladılar. Muhalefet temsilcilerinin yıl bitmeden hevesleri kursaklarında kalacaktı. Seçimin sonucunu en iyi “Görelim Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler” diyenler bildi.
13-17 Ağustos / Kıl Payı Kurtulduk
Önce Ak Parti ile CHP arasında, sonra; Ak Parti ile MHP arasında gerçekleştirilen koalisyon görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı. Böylelikle ülkemiz için her zaman kabus devirleri şeklinde cereyan eden, muhtemel bir koalisyonlar döneminin başlamasından da kıl payı kurtulmuş olduk. Ayrıca almanağımıza ilk defa gerçekleşen değil de gerçekleşmeyen bir hadiseyi alarak, bir ilke de imza atmış olduk.
11 Eylül / Bu Tarih Müslümanlara Yaramıyor
Mekke’de Hac farizasını yerine getirmekte olan hacıların üzerine, yıldırım çarpması sonucu vinç devrildi ve 107 kişi hayatını kaybetti, 238 kişi yaralandı. Yoruma yer yok; mukadderat açık. İlginç olansa vakıanın gerçekleştiği tarih...
24 Eylül / Bıraksalar Kendiliğinden Olacak
Mina’da şeytan taşlama sırasında çıkan izdihamda bir rivayete göre 769 kişi hayatını kaybetti. 934 kişi de yaralandı. Diğer bir rivayete göre ise (Associated Press) 2.110 kişi öldü. Felaketin ardından devreye giren İran propaganda makinesi, meseleyi politize ederken sağduyulu Müslümanlar, oynanan oyunu görerek, sormaları gereken soruları bir kez daha ertelemek zorunda kaldılar.
7 Ekim / Zorunuza mı Gitti?
Kimya alanındaki çalışmaları nedeniyle tarihte ilk defa bir Türk bilim adamı; Aziz Sancar, Nobel Ödülü’ne layık görüldü. Bilim adamımızın aldığı ödül kadar konuşulan bir diğer hadise ise BBC muhabirinin Türk bilim adamına “Arap mısınız Kürt müsünüz?” şeklinde maksatlı bir sual sorması oldu. Biz de buradan İngiliz yayın kuruluşuna sormak isteriz doğrusu: “Ne oldu; zorunuza mı gitti?”
10 Ekim / Buyrun Mezar Soygununa
Ankara’da muhtelif STK’larca düzenlenen bir mitingde iki ayrı patlama meydana geldi. Ankara Tabipler Odası’nın verilerine göre; 106 kişi hayatını kaybetti. Daha patlamanın üzerinden saat geçmeden bazı siyasilerce (kim olduğunu bilirsiniz siz) yapılan açıklamalar, bu ülkede mezar soygunculuğu hiç mi bitmeyecek sorusunu akıllara getirdi.
1 Kasım / Özür Mektubu mu Yazsınlar, Ülkeyi mi Terk Etsinler?
Yılın ikinci genel seçimleri, terör, tehdit ve algı operasyonlarıyla özgür iradesinin esir alınmaya çalışıldığını gören Türk halkının, karanlık odaklara vurduğu derin darbeyle sonuçlandı. Tek parti iktidarı ve istikrar geri geldi. Sonuçlar malum mihraklar açısından öylesine dehşet vericiydi ki özür mektubu mu yazsınlar, mesleklerini mi bıraksınlar yoksa ülkeyi mi terketsinler bilemediler.
13 Kasım / Pasaportsuz Saldırmam Abi
Paris’in birinci, onuncu ve on birinci bölgeleriyle birlikte Fransa Stadyumu’nda gerçekleştirilen silahlı ve bombalı saldırılar ve sonrasında gelişen hadiselerde 153 kişi öldü. Ne hikmetse pasaportlarını yanlarından ayırmayan –ki daha sonra göçmen olmadıkları, Belçika ve Fransa vatandaşı oldukları anlaşıldı- Müslüman teröristler yine DAİŞ üyesi ilan edilip, alelacele infaz edildi. Avrupa da Müslüman sığınmacılara kapılarını kapatmak için gül gibi bir bahane sahibi oldu.,
GENÇ'ın Yazısı.