Kendi Gök Kubbemizin Gizli Seslerinden Biri: Ali Fuat Başgil
İlginçtir, yıllarca hukuk eğitimi almış ve hayatı anayasa maddeleriyle geçmiş birini, bizler daha çok Gençlerle Başbaşa isimli kitabıyla biliyor ve anıyoruz.
1893’te Samsun Çarşamba’da dünyaya gözlerini açar. Babası Halis Şükrü Efendi’dir. Annesi Makbule Hanım’dır. Dedesi ise Hafız İbrahim Efendi’dir. İlkokulu doğduğu yerde, Çarşamba’da okur. Lise öğrenimi için İstanbul’a gelir.
I. Dünya Savaşı’nın patlak verdiği yıllardayız, yani 1914’te. Birçok akranı gibi o da eğitimini yarıda bırakıp orduya katılır. Kafkas Cephesi’nde subay olarak görev yapar. 4,5 yıl boyunca çeşitli cephelerde, savaşın içinde yer alır.
Tam Bir İlim Aşığı
İstanbul’a döndükten sonra bir süre ticaret ile uğraşır. Lise eğitimini tamamlamak için Paris’e gider. Saint-Barbe Lisesi’nde, ardından da Buffon Lisesi’nde okur. Grenoble Üniversitesi’nde Hukuk tahsilini tamamlar. Doktorasını ise yine Paris’te, Hukuk Fakültesi’nde alır. Bunlarla yetinmeyip Felsefe Bölümü ile Siyasi İlimler Merkezi’nde de eğitim görür. Ayrıca Lahey Devletler Hukuku Akademisi’nin derslerine devam edip buradan da mezun olur. 1929’da üç fakülte, bir yüksekokul diploması ile ülkesine döner.
İlk resmi görevi, MEB’de Yüksek Öğrenim Umum Müdür Yardımcılığı’dır. 1930’a geldiğimizde, Ankara Hukuk Fakültesi’ndeki doçentlik sınavını iyi bir derece ile bitirerek doçent olur. Bir sene sonra da fakültenin profesörlüğüne terfi ettirilir. ‘Roma Hukuku’ ve ‘Medeniyet Tarihi’ derslerini okutur. 1937-1942 arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı’nı yapar. Ardından Ankara Siyasal Bilimler Müdürü olur.
Ordinaryüs Profesör
Hatay’ın 1937’de Suriye’den halk oylaması ile ayrılıp bağımsız bir devlet olmasından (evet, kısa bir süre bağımsız devlet olarak kalmıştı) sonra Hatay Cumhuriyeti’nin anayasasını hazırlar. İstanbul Üniversitesi’nde uzun yıllar anayasa dersleri verir. Nihayet 1939’da da sonuna kadar hakettiği ‘Ordinaryüs Profesör’ ünvanını alır.
Bir yandan üniversitede ders verirken, diğer taraftan da siyasete hazırlanır. Temmuz 1961’de Samsun Senatörü seçilir, bu görevde kısa bir süre kaldıktan sonra İsveç’e gider. 1965’teki seçimlerde İstanbul Milletvekili olarak tekrar meclise girer. 1961’deki Cumhurbaşkanlığı seçimine aday olmak ister fakat darbeci askerler tarafından adaylığı engellenir. Ciddi tehditler aldığı anlatılır.
Gençlerle Başbaşa
İlginçtir, yıllarca hukuk eğitimi almış ve hayatı anayasa maddeleriyle geçmiş birini, bizler daha çok Gençlerle Başbaşa isimli kitabıyla biliyor ve anıyoruz. Bazı şeyler böyledir. Eser önceleri Cumhuriyet Gazetesi’nde parça parça neşredilir. Daha sonra kitaplaştırılır. Diğer eserleri gibi bu eseri de Yağmur Yayınları’ndan çıkar.
Gençlerle Başbaşa isimli çalışması şöyle başlar: “Çalış, genç arkadaşım çalış! Namerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir.” “Gençliğini eğlenmekle geçiren, ihtiyarlığını ağlamakla geçirir.” Kitabın dikkat çeken yönlerinden biri “irade” kavramı üzerinde çokça durmasıdır. Özellikle giriş yazısında bir anısını paylaştıktan sonra, irade bahsine girer ve irade ile amel arasındaki farklılığı anlatır. “İlmin kaynağı zekadır” der ve ekler “amelinki ise iradedir.” Kitap boyunca ‘başarılı olmanın’ önündeki engeller anlatılır ve tavsiye dili kullanılır.
Yazdığı Demokrasi Yolunda kitabında (Yağmur Yayınları, 1961) liberal-muhafazakar bir çizgi açığa çıkar. Bu anlayışa göre, liberalizmin özgürlük, demokrasi, serbest piyasa gibi değerleri, geleneksel değerler ile sentez haline getirilerek sistemleştirilmeye çalışılır. Başgil’e göre, liberalizm ideolojik bir bütünlük olarak değil, sadece sayılan bu değerleri, geleneksel değerler zemininde alınmalıdır. Yani bir anlamda, geleneksel bünyeye liberalizm aşısı vurulmalıdır. Yeri gelmişken söyleyelim, Nurettin Topçu’ya göre Başgil, “muhafazakar zümrenin lideri”dir. Bu ifadeyi Hareket Dergisi’nin 17. sayısındaki yazısında kullanmıştır.
Müslümanlıkta Reform Lazım mı?
Peyami Safa’nın öncülüğü ile çıkan Türk Düşüncesi Dergisi, uzun bir süre devrinin en önemli ilim ve fikir yayını olur. Bu derginin Ocak 1959 tarihli sayısında, “Müslümanlıkta Reform Lazım mıdır?” bir konulu ankete yer verilir. Soruya cevap verenler arasında Hilmi Ziya Ülken, Nurettin Topçu, İsmail Hamdi Danişmend, Mehmet Kaplan ve Ali Fuat Başgil de vardır. Başgil’e göre bugün beklenen, Hristiyanlıktaki gibi reform değil, İmam-ı Azam gibi bir müçtehittir. Kaldı ki “İslamiyet’in ne itikadiyatında, ne de ameliyatında ‘deforme’ olmuş bir cihet yoktur ki ‘reforme’ olması bahis mevzuu olabilsin.” O’na göre yapılması gereken en acil iş, İslam Dünyası içerisinde din alimlerinden mürekkep bir ‘Diyanet Şurası’ kurmaktır. Bu şuranın kararları tüm İslam Dünyası’nda muteber olacaktır.
Başgil, aynı yazıda medreselerin kapatılmasının doğru bir karar olduğunu söyler. “Fakat yerine Diyanet tarafından, ilk, orta ve yüksek kısımlarıyla modern ve mükemmel bir dini tahsil müessesesi kurulmalıydı” der. “Laik üniversiteye bağlı fakültelerin din alimi değil din tenkitçisi yetiştireceğini” belirtir. İmam Hatip Mektepleri ise yalnızca elemanter (ilk) bilgileri öğretmekle kalacaklardır. “İslamiyet’in yüksek ilimleri, kelamiyat ve bediiyat, uzun seneler okutulmamak yüzünden bugün hemen hemen yok olmuştur.”
Tüm ilmi ve siyasi çalışmalarının yanı sıra, öğrenci yetiştirmek için gayret gösterir. Önemli yerlere gelmiş onlarca kişi O’nun yanında yetişmiştir. Pek çok milletlerarası kongrelerde memleketini temsil eder. Fransızca yazdığı eserleri de vardır. 1930 ile 1967 arasında farklı gazete ve dergilerde yayımlanmış yüzlerce yazısı mevcuttur ve hâlen derli toplu olarak yayımlanmamıştır.
Tertemiz Bir Türkçe
Eserlerinde tertemiz ve leziz bir Türkçe dikkat çekmektedir. Hem rahatça anlaşılır, hem de öz Türkçe’den uzak bir dildir bu. Okudukça size keyif veren ve gururlandıran bir üslup vardır. Peyami Safa’nın üslubuna oldukça yakın olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa ülkelerinde uzun yıllar yaşamış biri olarak diline, dinine ve kültürüne yabancılaşmamıştır. Türkçe Meselesi isimli bir eseri mevcuttur.
Nisan 1967’de eşi Fatma Nüvide Hanımefendi ile birlikte yaşadıkları Feneryolu Eflâtun Sokak’taki evinde vefat eder. Bu sokağın ismi daha sonra ‘Ali Fuat Başgil Sokağı’ olarak değiştirilir. Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilir. Rabbimiz O’na da, bize de rahmet etsin.
Yusuf Temizcan'ın Yazısı.