Bektaşilik ve Hacı Bektaş-ı Veli
Gökhan Gökçek
Bektaşilik, tasavvuf örgüsü içerisinde yer alan usül, adap, ayn-i cem gibi kendine özgü yapısı olan bir tarikattır.1 Bektaşilik şekil ve muhtevada en yakın tarikatlar olan Yesevilik ve Ahilik’e benzeyen, Anadolu’nun anayurt, haline gelmesinde aktif rol oynamış; bu duyguyu kendi misyonu bilmiş, -Prof. Dr. Abdülkadir Sezgin başta olmak üzere birçok uzmana göre- milliyetçi hatta Türkçü tavır ve özellikler gösteren bir tarikattır.2 Aksine bunun 20. yüzyıla matuf olarak siyasi tartışmalarda suistimal amacı ile kullanıldığını, eski Türk geleneklerini barındırmadığını iddia eden deliller de vardır. Bunların başında Prof. Dr. Esad Coşan hoca gelmektedir. Hacı Bektaş’ın günümüzde bilinen en önemli eseri olan Makalat’ın Arapça yazılmış olmasını delil gösteren Esad Coşan, Hacı Bektaş’ın Türkçü bir tavır sergileyen birisi olmak şöyle dursun, aslan Arap ve seyyid olduğunu iddia etmektedir.3 Bektaşilik Pir-i Türkistan Ahmed Yesevi’ye dayanır. Temel kaynağı Kur’an ve Sünnet’tir. Bektaşilik öğretisi 4 Kapı 40 Makam umdeleri üzerine inşa edilmiştir. Tasavvufa matuf bir yapı olan Bektaşilik, diğer tarikatlarda olduğu gibi nefs ile mücadeleyi esas almaktadır. Her tarikatta olduğu gibi Bektaşi tarikatına intisap etmek isteyen kişiler için yapılan belirli uygulamalar ve aranan bazı kriterler vardır. Tarikata girmek isteyen kişilere muhib denir. Belirli bir süre hizmette bulunmaları istenir ve liyakat değerlerinde başarılı bulunanlara bir tören vasıtasıyla dervişlik rütbesi tevdi edilir; tac, hırka giydirilir ve böylelikle tarikata kabul olunmuş olur.4 Bektaşilik’te belirli makamlar vardır ve onlar şu şekildedir:
1. Halifelik
2. Mücerredlik
3. Babalık,
4. Dervişlik
5. Muhiblik.
Görgü ayini, ikrar verme, Abdal Musa kurbanı, Kerbela/Muharrem ayini, koldan kopan erkanı, dardan indirme erkanı, baş okutma erkanı gibi çeşitli ritüelleri de mevcuttur. Her bir ritüel kendi içerisinde farklı ihtiyaçlara binaen tasarlanmıştır. Bununla beraber Bektaşilik’te bariz özellikler arasında İslam öncesi eski Türk inançlarının varlığı, hala sürdürülüyor olması gelmektedir.5 Türklerin İslam öncesi dönemdeki bazı adetleri, gelenekleri İslamlaşma’dan sonra –esasa muhalif olmamak kaydıyla- Bektaşilik, Ahilik, Kalendirilik vb. gibi tarikatlar vasıtasıyla varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Tarikat silsilesi geleneğine bağlı olarak Bektaşilik silsilesi Hz. Ebubekir’e uzanır. Lakin manevi nispet olarak Hz. Ali’ye dayanan bir silsile de bilinir.6 Tarikatın kurucusu-sistemleştiricisi Horasan Erenlerinden olan ve 13.yy. da dünyaya gelmiş olan Hacı Bektaş’tır.
Sulucakarahöyük’e yerleşen Hacı Bektaş zamanla birçok müridin vuslatına vesile olur. Anadolu’nun İslamlaşma ve Türkleşme sürecinde kilit bir rol oynar. Halifeleri Anadolu’nun dört bir yanına yayılır. Nihayetinde Yeniçeri Ocağı’nın kurulmasında da Hacı Bektaş’ın adı geçer. Meselenin gerçekliği hususunda emin olunmamakla beraber her mesleğin bir piri vardır ilkesinden hareketle Hacı Bektaş’ın Yeniçerilerin piri kabul edildiğine dair görüş genel anlamda ilim çevrelerince kabul görür. Bektaşilik coşkun yapıya sahip olan insanların meyyal olduğu bir tarikattır. İçerisinde eski Türk inancı ve Şamanizm’den izler taşıdığı kabul edilir. Alevi Bektaşi ayinlerinde kullanılan bağlamanın Şaman ayinlerindeki kopuz ile; semah etmenin eski Türk inancındaki raks etmek ile bağlantılı olduğu ve bir şekilde varlığını sürdürdüğü herkesin mutabık kaldığı konuların başında gelir. Tarihi gelişim içerisinde Bektaşilik’in ikinci kurucusu olarak Balım Sultan gösterilir. Yukarıda da bahsettiğimiz II. Beyazıd-Yavuz devri döneminde yaşanan buhranın önüne geçmek için Bektaşi tekkesinin başına 1516 yılında vefat eden Balım Sultan/Bali Çelebi getirilir.7 Başarılı öğretisiyle Safevi buhranına karşı önemli adımlar atar ve Safeviliğe meyyal Türkmenleri etrafında toplar. Zaman içerisinde etkinliğini daha çok Yeniçeri Ocağı’nda gösteren Bektaşilik, disiplini bozulan Yeniçerilerin daima zırhı gibi kullanılmaktan kurtulamaz. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın ilgasıyla beraber Bektaşi tarikatı da yasaklanır. Tekke mensupları dağıtılır veyahut başka tarikat pirleri posta oturtularak bir sosyal mühendislik uygulanır. Bektaşi tarikatı zaman içerisinde özdeş görüldüğü Alevi inanç algısıyla karışır ve günümüze cem evlerinde sürdürülegelen kültür akışı ile taşınmış olur.
Hacı Bektaş-ı Veli
Yukarıda da beyan ettiğimiz üzere Bektaşilik tarikatının kurucu olarak Hacı Bektaş-ı Veli kabul edilir. Rivayete göre Ahmed Yesevi ile görüşen Hacı Bektaş kutbu’l-aktablık vazifesi alır ve Yesevi’nin telkini neticesinde Anadolu’ya, bölgedeki erenlere baş olması için gönderilir.8 Bir görüşe göre Hacı Bektaş’ın gerçek adı Mehmed olup, annesi ve babası Türk’tür.9 Yine yukarıda belirttiğimiz üzere diğer bir görüşe göre Hacı Bektaş Arap’tır ve seyyiddir. Her iki görüşün ortak olduğu nokta Hacı Bektaş’ın Nişaburlu olduğudur. Velayetnamesi’nde belirtildiği üzere Hacı Bektaş daha küçük yaşta kerametler gösterir. Bebeklik zamanlarında kelime-i tevhid söyler ve ailesini şaşkına uğratır. İlerleyen yaşlarında da çeşitli kerametler gösterdiği rivayet edilir ki Velayetnamesi’nde bu hususa dair çokça misal bulunmaktadır. Doğum ve vefat tarihi hususunda çeşitli mülahazalar bulunmakla beraber tüm görüşler 13. yüzyılda yaşadığına; Mevlana ve Yunus Emre ile çağdaş olduğuna işaret eder.10 Belirli bir yaşa geldikten sonra babası tarafından devrin büyük alimlerinden olan Lokman Perende’nin manevi eğitimine girer. Tasavvufi gelişimini Lokman Perendenin tedrisatı altında tamamlar. Lokman Perende Ahmed Yesevi’nin halifesi olarak kabul edilir. Bununla beraber yukarıda da belirttiğimiz üzere Hacı Bektaş Ahmed Yesevi ile de görüşür ve Anadolu’ya gidiş talimatı ile kutbu’l-aktablık vazifesini bizzat Ahmed Yesevi’den alır. Anadolu’daki hizmetlerini yeni İslamlaşan Türkler vasıtasıyla yurdun dört bir yanına yayar. Osmanlı’nın kurucusu Osman Bey ile görüştüğü; kendisine himmet ederek bir nevi İslam aleminin sancaktarlığını ona soyuna tevdi ettiğine dair rivayet de vardır.11 Hatta yine yukarıda da belirttiğimiz üzere Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşunda etkisinin olduğu belirtilir. Rivayete göre Yeniçeri Ocağı’nın bizzat kuruluşunda yer almış, ordu için dua etmiştir. Lakin mezkur görüşler ilmi açıdan çok zayıf bulunmakla beraber bir efsane veyahut hüsn-ü zannın sonucu olarak yorumlanır. Çünkü hangi yıllar arasında yaşadığı tam olarak belirlenemeyen Hacı Bektaş’ın özellikle Yeniçeri teşkilatının kuruluşuna yetişmesi mümkün görünmemektedir. Yeniçeriliğin ihdası I. Murat’a kadar uzanmaktadır ki bu da Hacı Bektaş’ın yaşadığı kabul edilen yıllara matuf olarak nerede ise 100 yılı aşkın bir süreye karşılık gelmektedir.
Bir grup Bektaşi Hacı Bektaş’ın evlendiğini öne sürerken diğer bir grup ise evlenmediğini, silsilesinin manevi evlat vasıtasıyla devam ettiğini belirtir. Bu durum Bektaşilerin Babağan ve Çelebi olmak üzere iki kola ayrılmasına sebebiyet vermiştir. Çelebiler; Hacı Bektaş’ın evlendiğini ve silsilesinin bu vasıtayla devam ettiğini kabul ederlerken, Babağan kolu ise Hünkar’ın evlenmediğini, yolunun manevi evlatları vasıtasıyla sürdüğünü iddia ederler.12 Hacı Bektaş hünkar, serdar gibi isimlerle de anılmaktadır ki bunlar kendisine verilen lakaplar olup, anlam itibariyle müspet yakıştırmalardır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin yazdığına dair ona isnat edilen eserler ise şu şekildedir:
1. Makalat
2. Şerh-i Besmele
3. Makalat-ı Gaybiyye ve Kelimat-ı Ayniyye
4. Fatiha Tefsiri
5. Kitabü’l Fevaid
6. Şathiyye,
7. Üssü’l Hakika
8. Hadis-i Erbaiyn
9. Tuhfetü’s-Salikin Doğum tarihi, yaşadığı zaman aralığı ile beraber Hünkar’ın ölüm tarihi hususunda da tartışmalar vardır. Lakin türbesi Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde bulunmaktadır, orada medfundur.
1. Abdülkadir Sezgin, Hacı Bektaş Veli ve Bektaşilik, Akçağ Yayınları, Ankara 2013, s. 85.
2. Abdülkadir Sezgin, a.g.e., s. 108
3. Esad Coşan, Hacı Bektaş-ı Veli ve Bektşailik, Server Yayınları, İstanbul 2013, s. 65.
4 .Cemal Sofuoğlu Avni İlhan, Alevîlik Bektaşîlik Tartışmaları, TDV Yayınları, Ankara 1997, s. 115
5.Cemal Sofuoğlu Avni İlhan, a.g.e., s. 108.
6. Abdülkadir Sezgin, a.g.e., s. 103-104.
7. Abdülkadir Sezgin, a.g.e., s. 139.
8. Abdülkadir Sezgin, a.g.e., s. 53.
9. Esad Coşan, a.g.e., s. 94.
10. Abdülkadir Sezgin, a.g.e., s. 63.
11. Abdülkadir Sezgin, a.g.e., s. 57.
12. Abdülkadir Sezgin, a.g.e., s. 67-69.
GENÇ'ın Yazısı.