Büşra Çetin

Bursa`mızda maddî-manevî destekçimiz Bursa Eğitim Gönüllüleri Derneğimizin çatısı altında epeydir faaliyet göstermeye çalışıyoruz; Gönüllü buluşmalar, kitap tahlilleri, fasıllar, yarışmalar ve sâir programlar... Dertliyiz, derdimizi artırmanın yollarını arıyoruz.

Ancak Bursa`nın son yıllarda öyle bir derdi var ki. Bu dert derneğimizdeki gönül erlerini, gece yarılarına kadar sokak sokak dolaştıracak kadar büyük bir dert. Çoluk çocuğu evde yüzlerine hasretken, belki, bir şeyler yemek için ana babalarını beklerken, onlar, o dert için yollarda.

Biz de bu akşam, bu derdin yolunda yoldaş olmaya çalıştık kıymetli büyüklerimize. İnsan gerçekten görmeden anlayamıyor bu derdi. Anlasa da hissedemiyor. Yalın ayak yavrular, ısınmayan, eşyasız evler.. Bir evde bir kaç aile. Yetim bebekler, dul hanımlar, azasını kaybetmiş çaresiz babalar.. Daha niceleri... Muhacir kardeşlerimiz. Yanağını öpüp başını okşadığımızda, birkaç Arapça kelam ettiğimizde, eline küçük bir çikolata verdiğimizde, dünyalar güzeli tebessümleriyle kucağımıza atladılar. Buruk tebessümleri var. Ama yine de sevindiklerini hissediyoruz biz yanlarındayken. Onca yokluğa ve ihtiyaçlarına rağmen bir şeyler ikram etmenin derdine düşüyorlar. Yalvarırcasına `çay kahve için` diyorlar. Aslında öyle bizden bir parça gibiler, öyle sıkı sarılıyorlar ki, anlatamam. Sarılmak lazım anlayabilmek için. Öpmek, masumiyet kokan, gül pembesi yanaklarından...

Hele bir Muhammed amca ile Sabâ teyze var. Çocukları hiç olmamış. Buram buram sadakat, vefa ve sevda kokuyor evleri. Çocuğu olmadığı, ikinci eş orada çok çok normal görüldüğü halde ikinci eş istememiş. `Siz çocuklarımsınız benim` diyor bize. Öyle içten, öyle samimi. İhtiyaçları var, besbelli. Ama müstağniler. İffetlerinden, `yok` diyorlar. `Gerek yok.` Ardından bin bir hayır dua; gönülden..

Melek var. Melek gibi bir kız çocuğu. Evlerinden ayrılana kadar oturdu kucağımıza. Biz onun üşümüş ellerini, omuzlarını ısıttık, o bizim buz tutmuş kalbimizi.

Halid var. Babası şehit olmuş Suriye`de. Öyle masum, öyle efendi bir çocuk ki, küçücük yaşına rağmen. Bu gittiğimizde durgundu biraz daha. Pek güldüremedik yüzünü. Neydi derdi, üzüntüsü? Kısacık vakitte anlayamadık.

Elhamdülillah, yüzleri güldürmek için, dertlerine derman olabilmek için gecelerini gündüzlerine katan gönül erleri, kıymetli büyüklerimiz var. Ve onlar kardeşlerimizin sadece maddî değil, manevî ihtiyaçlarına da yetişmeye çalışıyorlar. Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı kitabının Arapçası vardı Muhammed amca ile Sabâ teyzenin evinde. Başka kitaplarından da diğer kardeşlerimize vermiş büyüklerimiz. Çok sevindik.

Gittiğimiz evlerde çok fotoğraf çekmedik rahatsız olmasınlar diye. Bir de çocuklarla ilgilenmek unutturdu, ne yalan söyleyelim :) Velhasıl Bursa çok dertli. Suriye özgür olana dek, muhacir kardeşlerimiz en büyük dertlerimizden biri olacak.

Biz de âcizâne Yeniden Doğuş Topluluğu olarak üniversitede -ensar olabilmek adına- kermes düzenleyelim dedik. Bilvesîle buradan da duyuralım, yolu düşenleri bekleriz.

Halid ve kuzenlerinin birkaçı, bir de kermesimizin afişi aşağıdadır.


GENÇ'ın Yazısı.