Ahmet Kaya

Dünyada tatlı suya olan ihtiyaç günden güne artıyor. Gelecekte ülkeler arasındaki savaşların su temelli olacağı sık sık vurgulanmaktadır. Gelişmiş devletler ilerde tatlı su ihtiyaçlarını karşılamak için yeraltı sularının ölçümlerini yapıyor, başka devletlerle anlaşmaya çalışıyor, su kaynaklarının kullanımı ile ilgili halkı bilinçlendirmek adına forumlar, paneller düzenlerken; Afrika ülkelerinin en büyük sıkıntılarının başında ‘su’ geliyor. Suyun olmamasından dolayı salgın hastalıklar ortaya çıkıyor, bu sebeple ölüm sayılarında artış gözlemleniyor, tarım sulamaları yapılamıyor böylece gıda ihtiyaçları karşılanamamış oluyor ve temiz bir ortam bulunmadığı ve kişisel bakım yapılamadığından dolayı günlük hayat yaşanılamaz bir hâl alıyor. Bizim için su sıradan bir nimet iken Afrika için yaşamı temsil ediyor.

Sorumluyuz..!

Susuzluktan toprağın çatladığı, dudakların kuruduğu, bir yudum temiz suya muhtaç milyonlarca çocuktan, yaşlıdan ve gençten; Afrikalı’dan sorumluyuz. Afrika 21. Yüzyılda insanlığın kaybettiği ağır bir imtihandır. Bizlerin musluklarından sular çağıldayarak akarken hatta musluktan akan suyu beğenmeyip hazır suları evimize getirtirken; onlar su için her gün 3-4 kilometre yol kat etmek zorundalar ve elde ettikleri su ise birkaç litreyi aşmayacak kadar yetersiz, zorla bulabildikleri sular ise bulanık veya hastalık sebebi olacak nitelikte.

Sorumluyuz..!

Afrika’da susuzluktan ölen çocuklardan, temiz su için dinlerinden, değerlerinden vazgeçen insanlardan… Bir yudum temiz suya, bir lokma ekmeğe muhtaç insanlardan sorumluyuz. Medyada gördüğümüz Afrika manzaralarından ilk başta etkileniyoruz ancak sonra bu manzaralar istatistikten öteye geçmiyor: Afrika nüfusunun yarısı temiz suya ulaşamıyor. Vicdanlarımız köreliyor, kalplerimiz nasırlaşıyor zamanla...

Hâlbuki bizler hem dinimizin hem de kültürümüzün öğretilerine göre sırt dönemeyiz mazlumlara, mağdurlara. Hatırlayın kötü yolda olan kadını; susuzluktan dili dışarıda olan köpeğe ayakkabısıyla kuyudan su çekerek ihtiyacını karşıladığı için cennetle müjdelendiğini. Hatırlayın sadaka-i cariyeyinin öldükten sonra da hesap defterimizi doldurduğunu. Hatırlayın Osmanlı’dan gelen çeşme kültürünü. Bugünkü Afrika kuyularının hiçbir farkı yoktur bu kültürden. Hatırlayın sıcağın hararetli olduğu yaz aylarında bir bardak soğuk suyla yüzünüze gelen memnuniyeti. En önemlisi hatırlayın insan olduğunuzu..

Kasım ayında su kuyusu açmak için bulunduğumuz Afrika’nın en gelişmiş ülkesi Fildişi Sahili’nde de durum pek farklı değildi. Bir yanda gökdelenleriyle, köprülü geçitleriyle modern şehirler; diğer yanda kuvvetli rüzgar ve yağışta yıkılan evler, temiz su olmadığı için hastalık kapan ve yenik düşen bedenler.

Velhasıl dünya bir inkılab bekliyor ve bunu gerçekleştirecek olanlar bizleriz.


GENÇ'ın Yazısı.