“Türk Kültür ve Medeniyetinde Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bayram Veli gibi kendilerini Allah’a adamış ruh adamlarının büyük rolü olmuştur.”

1915’de, çok sevdiği Yunus Emre’nin memleketi Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde dünyaya gelir. İlköğrenimini burada, liseyi Eskişehir’de tamamlar. Yüksek Muallim Mektebi’nin ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Şubesi’nden mezun olur.

Ord. Prof. Fuad Köprülü tarafından asistan adayı olarak Türkiyat Enstitüsü’ne girer. Yıl 1939. Köprülü siyasete atıldığı için üniversiteden ayrılması gerekir. Ancak Köprülü’nün siyaseti tercih edip akademiden ayrılması üzerine, divan edebiyatı ve metinler şerhi üstadı Ali Nihad Tarlan’la birlikte doktora yapmayı planlayan Kaplan’ın önüne beklenmedik yeni bir kapı açılır.

Tanpınar’ın Asistanı

1939 aynı zamanda Tanzimat’ın 100. yılıdır. Bu vesileyle İstanbul Üniversitesi’nde, “Tanzimat Sonrası Türk Edebiyatı” kürsüsü kurulur. Ve kürsünün başına edebiyatımızın zirve ismi Ahmet Hamdi Tanpınar profesör olarak atanır. Mehmet Kaplan da böylece Tanpınar’ın asistanı olur.

Henüz 20’li yaşlarının başlarında, öğrenci bursu ile Almanya, Fransa, İsviçre ve İngiltere’ye gider. Bu ülkelerde çeşitli araştırma ve inceleme faaliyetleri yapar. Konferanslara ve seminerlere katılır. Daha sonraki yıllarda olgunlaşacak dünya tasavvurunun ve edebiyat vizyonunun temelleri, bu gezileri esnasında atılır.

Namık Kemal Üzerine Doktora

1942’de doktorasını tamamlar. Namık Kemal’e dair yaptığı doktora çalışması, Türk Edebiyatı alanında ikinci, yeni Türk Edebiyatı sahasında ilk doktora tezidir. Doktora danışmanı Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Daha sonra bu çalışma Namık Kemal: Hayatı ve Eserleri adıyla neşredilir.

2 yıl sonra doçent, 9 yıl sonra da profesör olur. 1958’de ilk defa eğitime başlayan Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde, Edebiyat Fakültesi dekanı olarak göreve başlar. Üniversite’de Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kurar. Türk Halk Edebiyatı ile ilgili ilk çalışmalara burada, asistanlarıyla birlikte başlar. Fakat buradaki hikayesi kısa sürecektir. 2 yıl sonra, 1960’ta tekrar İstanbul’daki kürsüsüne döner.

Türkiyat Enstitüsü’nün ve Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün başına geçirilir. Ayrıca, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın kurduğu dil, kültür ve edebiyat komisyonlarında görev yapar. Marmara ve İstanbul üniversiteleri başta olmak üzere birçok üniversite ve kurumda ders verir. Onlarca talebe yetiştirir.

“Her Dem Yeniden Doğarız Bizden Kim Usanası”

Öğrencilerinden olan Prof. Dr. İnci Enginün, Kaplan Hoca’nın sert görünüşünün altında, insanlara güven ve sevgi besleyen güçlü bir yönü olduğunu söyler. Bunun Yunus Emre’den geldiğini belirtir. Şöyle ifade eder İnci Hanım: “Yunus’un, “Dost bir nazar kıldı taze civan oldum ben”, “Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası” ve “Cümle âlem dost bahçesi bülbülün” mısralarını sıkça tekrarlardı.”

Dakiktir. Derslerine geç girdiği pek vâkî değildir. Derse ait önünde mutlaka küçük bir not defteri bulunur. Başlarken kolundaki saati çıkartıp masaya koyar, dersi ağır ağır işler. Onun için ders, sadece sınıfta yapılan bir şey değildir, yolda, otobüste, ağaçların altında, odasında her yerde muhatabıyla ders yapabilir.

Diyanet’in İslam Ansiklopedisi, Mehmet Kaplan için, ‘‘edebiyat tarihçisi, tenkitçi ve yazar” der. Milli Kültür Vakfı tarafından kendisine “milli kültüre hizmet şeref armağanı” verilir. Dergâh Yayınları vefatının ardından "Mehmet Kaplan’a Armağan" isimli bir kitap çıkartır. Kendisi adına birçok dergi özel sayı yapar. Ona ithaf edilen bir çok kitap vardır.

Milli Kültür Vurgusu

Çalışkan olduğu çok açıktır. Yakınları onu hep hayır ile yâd eder. İlk şiirini 1939’da yazar. Zihnini yazarak rahatlatanlardandır. Mahlas kullanarak 100’e yakın gazete ve dergide deneme ve makale yayımlar.

Her ne kadar Türk Edebiyatı’na yoğunlaşmış olsa da, yazılarında yaşadığı dönemin sosyal ve zihinsel krizlerine değinir. Güzel sanatlardan fikir adamlarına, kültür ve medeniyet meselelerinden politikaya, dine, ilim ve tarihe, devlet ve üniversite problemlerine kadar geniş bir yelpaze, onun ilgi alanına girer. Milli bir kültüre sahip olmamız ve bunu muhafaza etmemiz gerektiğini vurgular. Bunun üzerinde ısrarla durur. Edebiyat’ın ham maddesini dil olarak görür.

Kaplan’a göre, devlet yalnızca sınırları koruyan ve ülkeyi iyi yönetmeye çalışan bir organizasyon olmamalıdır. Devlet, kendi devamlılığını sağlayan fertleri, her bakımdan besleyecek ve geliştirecek kurumları ihmal etmemelidir. “Osmanlı’da üç tip temel unsur vardır ve hayat sistemini onlar devam ettirir” der ve şöyle açıklar: “Bunlar esnaf teşkilatı olan ahîler, kahramanca savaşıp geri dönen gaziler ve irfan hayatının yansıması olan velilerdir. Osmanlı sisteminin sentezi, gazi, veli ve ahîdir.”

Tevfik Fikret Üzerine

Tevfik Fikret ve Şiirleri isimli bir eseri vardır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın isteği üzerine bu ince kitabı kaleme alır. Halihazırda Hoca’nın doçentlik tezi de Tevfik Fikret üzerinedir. Fikret’in hayatından detaylı olarak bahseden ve şiirlerini bir araya getiren bu çalışma, başka Tevfik Fikret çalışmalarının da öncüsü olur.

Türk Milleti’nin Kültürel Değerleri, Büyük Türkiye Rüyası, Şiir Tahlilleri, Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar, Nesillerin Ruhu, Kültür ve Dil başta olmak üzere onlarca eseri ve araştırma çalışması vardır.

1965’de eşi Behice Hanım’ı kaybeder. Uzun bir hastalıktan sonra eşini kaybetmek Hoca’yı derinden yaralar. Bu dönemde Avrupa’ya gitme fırsatı çıkar. O da acısını bastırır umuduyla Fransa’ya gider. Bir süre orada kalarak, kütüphanelerde araştırmalar yapar. Mesela Shakespeare hakkında bulduğu Fransızca bir doktora tezini, öğrencisinin işine yarar umuduyla Türkiye’ye gönderir. Bir başka gün, Paris’te gördüğü güzellikleri mektup yazarak dostlarına iletir.

Ocak 1986’da vefat eder. 2015 yılı Mehmet Kaplan Hoca’nın doğumunun 100. yılıdır. 100 yaşında rahmetle andığımız hocanın mezarı Karacaahmet’te ziyaret edilebilir.


Yusuf Temizcan'ın Yazısı.