Rabia Betül Toprak

Hırıldayan bir saatim var, akranlarının ve alışılmışın dışında…

Nedir sendeki bu yorgunluk? Ğarar yasaklandı diye mi nefesinin çatalı... Vazifemiz diyorsun, anlıyorum. Evet, zaman sen değilsin, zaman ile iş birliği içinde, temlik edilmiş dakikaların, belirsizliği ortadan kaldırmaya çalışan tik tak çabaların…

Hırıltını duyunca ürperiyorum, teşekkür ederim. İnsana karşı yapılmış bir düşmanlığın yok, gövdeden ayrı düşündüklerim. Grameri oturmamış yaşantılarımız için bir serzeniş benimkisi. Olmamışlığımıza bahanelerimiz çok, kalite süzüp, dökemiyoruz zamana. Mayalanmıyor yaşam, takır takır tüketiyoruz…

Akrep ve yelkovan ile hiç bozuştunuz mu? Ya da onların kavgasına denk geldin mi hiç? Sanmıyorum. O kadar ehemmiyetlisiniz ki, o kadar gıpta edilecek tavrınız var ki, hayranlıkla alıkonuluyorum. Abartmıyorum, ya da abartıya güzelleme yapıyorum. Ne derseniz adına, affınıza sığınıyorum…

Dedin ki, sesime gel, bize bak şimdi. Bazen akrep öndedir, bazen yelkovan. Bu anlamlı hizmeti, hırsa kaptırıp ziyan etmeyiz. Dostluğumuz bakidir bizim. Bu yaşlı sesim hırıldar ya, ah buna hırıldar…

Muhtelif yerlerde gördüğümüz o meşhur dize; Bugün Allah için ne yaptın? Güncelleme teması gibiydi gelişin, zaman yapılandırılıyordu sanki o an…

Yakında pilin bitecek biliyorum, dizlerin tutmuyor belki de; ama bu çalışkanlığın, son ana kadar ki zikrin, bana duyurmaya çalıştığın o sesin… Kalk dedin, beni anlat. ‘Bak gidiyorum’ der gibiydin.

Şahit olduğumuz şeyler, cenahtan soğutmaya hazırdır bizi. Biz hep mi iyiydik? Hiç çirkin değil miydik?... Eşyanın olgunu, en delikanlı saat. Ne görürse görsün; ‘el mecbur’un adı duvarda…

Hicret neydi? Kerih görülen yerden hızla uzaklaşmak mı? Yoksa aklı selim, çözüm almak mı? Bir düşünür şöyle diyor; ‘’Yasalar, doğru oldukları için değil, yasa oldukları için yürürlükte kalırlar’’

Şimdi, yemeği beğenmedi diyelim. Bugüne göre ‘paçayı kurtarmış’ olanların, üst perdeden fatura kesip, üstü kalsın demeleri gibi mi masa adabı? Nerede ‘’bilseydi yapmazdı’’ düsturlarımız, rol model ahkamımız…

Görevler silsilesi devamı, saygıyı, belli bir dengeyle yönetilen hoşgörüyü gerektiriyor; kullukta, öğrencilikte, iş hayatında, evde, yolda, trafikte, otobüs duraklarında vs… Adalete aykırı davranışlar, ‘ben burada devam edemem’ dedirtse de, ya akrep olacağız ya da yelkovan. Bir saniye bir zikir ise, ümmetsek eğer; gerek yok bölük pörçüklüğe… Farklı bir şey söyleme handikapı nasstan uzaklaştırdı bizi. İhtilafı abarttık, düşmanlığa, kine, zil taktık.

Şu sözlerle bitireyim istiyorum… ‘’önce siz kendi yaşamınızı düşünmeyi, yoluna sokmayı becerdiniz mi? Bunu yapabildiyseniz, bütün işlerin en büyüğünü yapmışsınız demektir. Savaşmak ülke ele geçirmek değil, yaşayışımızı düzene sokmaktır.’’ Montaigne


GENÇ'ın Yazısı.