Bu Soru İptal Değil!
Azize Özpınar
“İnsan dostlarıyla konuşmaya daldığı zaman kendini yoklamalı ve sormalı: Neden bahsediyorsunuz, bunların dünyaya ve ahirete bir yararı var mı? O zaman frene basmalı. Hafifçe toslamalı ve neşeli havayı dağıtmak pahasına ve sözü bilerek, isteyerek yararlı bir mecraya akıtmalı. Bir ayet, bir hadis, bir ibret hatırlanmalı ve başkalarına da hatırlatmalı."
Allah insana tabii bir merak uyandırarak bir öğrenme kapasitesi bahşetmiştir. Bugün biz gençler bu kapasitenin sınırlarını zorlayarak her yıl başka bir sınava hazırlandık.
Bu kapasitelerini zorlamayan sınav birimleri her gün karşımıza farklı sorunlarla çıktı. İptal edilen sınavlar, sorular, başka bir bahara ertelenen hayaller. Bugünlerde karşılaştığım her genç bunlardan yakınıyor. Dünyanın sonu gelmiş gibi davranan bu gençlere pek bir içim acıdı doğrusu. Kurtuluşlarını da bu sınavlara bağlayanlara hiçbir teselli fayda etmiyordu.
Problematik eğitim sistemine yapabileceğim bir şey yoktu ama eğitimde cenneti hep birlikte arayabilirdik. İptal olmayacak bir soruya gelin iptal olmayacak binlerce cevap hazırlayalım. Peygamberimiz’in (sav) “Öğretici ya da öğrenci olunuz. Üçüncü kategoriden (cehalet) ise sakınınız. Zira bu yıkıma götürür” sözüyle canlı cenaze olmaktan sıyrılalım.
Sınava anne babanın verdiği özgüven dedikleri yıkımla değil; mensup olduğumuz din ve inançla girerek “ben zaten bu soruyu biliyordum” demenin mutluluğunu yaşayalım. Yanlış kulvarlarda koşarak, cevaplar açıklandığında “doğru yoldan gitmiştim, kağıdımı inceletmek istiyorum” diye bir seçeneğimiz olmayacak.
Sınavlardan sonra arkadaş guruplarıyla kafa dağıtma (!) seansları yaparken Cahit Zarifoğlu’nun dedikleri aklımıza gelir mi?
“İnsan dostlarıyla konuşmaya daldığı zaman kendini yoklamalı ve sormalı: Neden bahsediyorsunuz, bunların dünyaya ve ahirete bir yararı var mı? O zaman frene basmalı. Hafifçe toslamalı ve neşeli havayı dağıtmak pahasına ve sözü bilerek, isteyerek yararlı bir mecraya akıtmalı. Bir ayet, bir hadis, bir ibret hatırlanmalı ve başkalarına da hatırlatmalı. Ta ki zaman öldürmek yerine zamanı diriltmek, onu en olumlu biçimde kullanmak bir alışkanlık hâline gelsin.”
Yenilenmiş bir dikkat ve yeniden inşa programı ile bu alışkanlıklarımız bizi sınavı kazanmaya götürecek emin olun. Yalnız bu soruyu cevaplamak farz-ı kifaye değil. Yani küçük bir gurubun üstlenmesiyle ümmetin sorumluluğu üzerinden kalkmıyor. Hep beraber kainatı okuyarak, kainat okumalarımızı vahiy okuması ile dengeleyerek sınava hazırlanmalıyız.
Sınava; ceketi yatağın üstüne bıraktığın gibi bedenimizi kabre bırakıp başka bir alemde, başka bir hüviyetle yaşamaya devam ederek gideceğiz. “Bu kadar olay mı?” dediğinizi duyar gibiyim. Bizden önce sınava gidenlere bir bakalım. Sınav hazırlığının çok iyi geçtiğini zannettiğimiz ünlülere, öldükten sonra bile hâla dudakları Allah diye kıpırdayan ünsüzlere, arıların koruduğu Asım b. Sabit’e bakalım.
Unutmadan soruyu da söyleyeyim tabi:
Bizi kulluğu ile şereflendiren Rabbimizin sorusu: “Benim için ne yaptın?”
Sınav birimleri istifa edebilir ama Kuran’ın iktidarı tam ve hükümranlığı mutlaktır.
GENÇ'ın Yazısı.