İran eksenli gelişmeler dünya gündemini meşgul etmeyi sürdürüyor. Gerek Suriye’de eli kanlı Esed rejimine yönelik hâmiliği ile gerek mezhepçi-etnik yayılmacı politikaları ile gerek komşuları ile yüksek tansiyonlu ilişkileri ve tabii kalkan ticaret ambargosu ile İran, dünyanın gündeminde… Bir de buna İran iç dengelerini değiştirmeye aday yaklaşmakta olan seçimleri ilave edersek İran, daha uzun süre konuşulmaya devam edilecek gibi gözüküyor.

İran ile alakalı gündeme ilişkin pek çok soru var Batı daha düne kadar şeytanlaştırdığı İran’ı bugün neden gözdesi haline getirdi? Ekonomik sebepler mi yoksa ortaya çıkan yeni siyasi, jeopolitik konjonktür mü bunda rol oynadı? Kalkan ambargo bölgesel ve küresel dengeleri nasıl etkileyecek? İran’ın bölgenin bir numaralı aktörüne dönüşeceği iddiaları ne kadar gerçekçi? İran, uluslararası sisteme dahil mi olacak yoksa Tahran yönetimi kalkan ambargoyu yayılmacı politikalarını hızlandırmak için mi kullanacak? Bu durum Orta Doğu’daki vekâlet savaşlarını nasıl etkileyecek?

Bunun gibi yığınla soru şu sıralar uluslararası siyasi analizlerin gündeminde hararetli bir biçimde tartışılıyor. Her biri makalelik cevapları olan bu soruların detaylarına girecek değiliz. Ancak bu yeni dönemin ne getireceğine ilişkin şunları not etmek mümkün:

Batı’nın, İran ile uzlaşısının hem konjonktürel, hem ekonomik hem de siyasi jeopolitik nedenleri var… Düşen petrol fiyatları göz önüne alındığında ambargoların kalkmasının İran ekonomisinde büyük bir sıçrama meydana getirmesi beklenmiyor. Ancak yine de ambargonun kalkması küresel düzeyde çok büyük bir çevre için ekonomik bir fırsat olarak görülüyor. Birtakım riskleri de beraberinde getirse de buna Türkiye de dâhil… İran’ın önünü açan yeni dönemin, en çok Körfez ülkelerini tedirgin ettiği muhakkak. Direk karşı karşıya gelme durumu belki olmayacak ama bölgedeki vekâlet savaşlarının baş aktörleri Körfez ülkeleri ile İran’ın çok daha çetin geçecek bir sürece hazırlandıklarını tahmin etmek zor değil.


Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.