Kadir Bekâr

1957 yılında Osmaniye’nin Toprakkale ilçesinde doğdu. İlköğrenimini Toprakkale’de, orta ve lise öğrenimini Osmaniye İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. 1978 yılında Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Osmaniye’de on yedi yıl yayınlanan Güneysu Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. TGRT FM ve Erkam Radyo’da programlar yaptı. Şiir dalında yurt içi ve yurt dışında birçok ödül alan Bestami Yazgan’ın eserlerinin bir kısmı bestelendi, bir kısmı da ders kitaplarına girdi. ESKADER Kurucu Üyesi, İLESAM İstanbul Şube Danışma Kurulu Üyesi, MESAM ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir. Şiir, masal ve hikâye türlerinde seksen eseri bulunan şair; evli ve dört çocuk babasıdır.

Yazmak duygusu içinizde nasıl belirdi? Bu duyguyu nasıl keşfettiniz?

Yirmi sekiz yaşına geldiğimde kendimi şair gibi hissettim. Daha önce çok şiir okur ve hoşuma gidenleri ezberlerdim, seyrek olsa da yazardım. Şairliğimi hissetmemde rahmetli şair Ahmet Neşet Dinçer’in katkısı oldu. Yazmaya geç ama hızlı başladım. İlk zamanlar yılların birikimi sebebiyle bir gecede üç şiir yazdığımı hatırlıyorum. Kendimi yazma konusunda zorlamadığım hâlde duygular, artezyen kuyusundaki su gibi fışkırıyordu.

Rahmetli Ahmet Neşer Dinçer beyefendinin sizin üzerinizdeki etkisi gibi, bir şairin veya yazarın kılavuz alması gereken bir işaret fişeği bulması elzem midir? Yoksa bu mevzu, sırrı saklı bir nasip midir?

Kendi yetişmemden hareketle usta-çırak ilişkisinin faydalı olduğuna inanıyorum. Kendi gayretimizle on yılda alacağımız yolu, usta rehberliğinde bir yılda katedebiliriz. Rahmetli Ahmet Neşet Dinçer, teşvikleriyle bana uçmayı öğrettikten sonra fazla müdahil olmadı. Ben de belli bir seviyeye getirdiğim öğrencileri serbest bırakıyorum. Sanat, biraz da insanın gönül semasında kendince uçmasıdır. Bir öğretmenin, bir gönül ustasının dokunuşunun yeni yazarlar yetişmesinde faydalı olacağını düşünüyorum.

Bir şiirinizde “Üzerine yürür zaman / Yalvar yakar vermez aman / Devran çetin, nefis yaman / İnsan kalmak zor yüreğim.” diyorsunuz. Bu çetin devranda insan kalabilmeyi nasıl başarırız?

Allah’a kul, Peygambere ümmet olmaya çalışmalıyız. Kendimiz ve çocuklarımıza haram yedirmemeliyiz. Nasıl hava kirliliği varsa, kültür ve ruh kirliliği de oluyor. Sosyal çevremizi iyi insanlardan seçmeliyiz. Onların güzel kokuları özümüze sinmeli. Anne baba duasını almayı da unutmamalıyız. Dünyayla da aramıza bir mesafe koymalıyız. Yani dünyalıklar cebimizde olmalı, kalbimizde değil. Zaten sen mesafeli durunca o sana yaklaşmaya çalışıyor.

Günümüzde Müslümanlarının kültürel ve sanatsal manada iktidar olamamasının sebebi nedir sizce?

Bizi yakın zamana kadar kültür ve sanat muhitlerine yaklaştırmadılar. Dolayısıyla görgümüz eksik kaldı. Biraz da “Marifet iltifata tabidir. İltifat edilmeyen meta zayidir.” Kendimden örnek vereyim: Kitaplarım yeni baskı yaptıkça daha güzel eserler yazmak için kendimde bir heyecan hissediyorum. Doğrusu yazarlık da yazarak öğreniliyor ve gelişiyor. Bizi şimdiye kadar hep kınadılar: İslam âlemi geri kalmış, diye. Ben de diyorum ki: Kardeşim, bizi şimdiye kadar biz yönetmedik ki. Bizim gibi görünen Batıcılar yönetti. Fakat bugünden sonra başarılı olamazsak bu, bizim acziyetimizden olur. Şu an önümüzde iki engel var: tembellik ve kalitesizlik.

Ülkemizde çocuk edebiyatında verilen birçok eserde, çocuklarımızın zihni, kalbi ve özellikle mânevi gelişimine dikkat edilmiyor. Bu türden birçok esere sahip olan bir büyüğümüz olarak, sizce bu alandaki boşluğu nasıl doldurabiliriz?

Eksikleri tenkit etme yerine alternatif sunmalıyız. Daha çok çalışmalı, daha güzel eserler vermeli ve bu eserlerin çocuklara ulaşması için de ayrıca gayret etmeliyiz. Her eserimi yeni baskısı yapılırken bir daha okurum. Ayrıca çocuklara ulaşmak için de hemen hemen her davete olumlu cevap veriyorum. Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. İstiyorum ki onların gönlüne zararlı tohumlardan önce ben ulaşayım. Buna gayret ediyor, lütuf ve kereminden dolayı Mevlâ’mıza şükrediyorum.

“Dil sözü kulaklara, kalemler uzaklara götürür” derler. Siz sözlerinizin ne kadar uzağa gitmesini arzulardınız?

Eserlerimin sadaka-i cariye olmasını isterim. Hem zaman hem de coğrafya olarak ne kadar uzağa giderse o kadar sevinirim. Yalnız, insanlar gibi her kitabın, hatta her şiirin bir kaderi var. Kaderi yazan da Mevlâ’mızdır. Gayret bizden; lütuf ve kerem O’ndandır…

Güneysu Dergisi sizin için kocaman bir okul olsa gerek. Bu kıymetli derginiz hakkında hatırınızda olan güzel hatıralardan birkaçını bizlerle paylaşabilir misiniz?

Cemil Meriç merhum, “Dergiler, hür tefekkürün kaleleridir.” diyor. Âcizane de “Dergiler, sanat tepelerinde yanan çoban ateşleridir. Bir grup insan onun etrafında toplanır, yüzünü ve özünü aydınlatıp yoluna devam eder.” diyorum. On altı yıl boyunca her ay biz Güneysu’yu yetiştirmeye çalıştık, sağ olsun o da bizi yetiştirdi. Hatıraya gelince: 1985 yılında bir ilçede çıkarıyoruz dergiyi. Harfler tek tek elle diziliyor. Usta, kalıbı bağladığı zaman çözmek istemiyor. Ben de harfleri tersten okuyarak tashih yapardım. Harmanına, zımbalamasına ve postalanmasına gençler yardım ederdi. Pek paramız yok. Fırından sıcak ekmek alır, yanına domates, peynir, zeytin… Mevsimiyse incir alırdık. Karnımızı doyurur, üzerine çay içer, işe devam ederdik.

Edebiyat alanında eserler verirken ne tür zorluklarla karşılaştınız? Genç kardeşlerimize bu hususta neler tavsiye edersiniz?

Hiçbir güzellik kolaylıkla elde edilmiyor. Sabır, gayret ve duayla zorlukları aşmak mümkündür. Şiir yazarken takıldığım yerler olduğunda yazmayı bırakıp duaya sarılıyorum. Bir şekilde problemin çözüldüğünü görüyorum.

GENÇ Dergisi okurları adına bu hoş söyleşi için size müteşekkirim. Son olarak okurlarımıza özel olarak neler söylemek istersiniz?

SABIR AŞI KORDA PİŞER

Bir insan nefsini aşabilirse,

Dağlar aşar, çağlar aşar yiğidim.

Suları yakacak bir damla olsan,

Umman cûşa gelir, taşar yiğidim.

Bu soylu yol tuzaklarla doludur,

Kimi koşar kimi düşer yiğidim.

Düşeceğin zaman tohum ol da düş,

Toprağın bağrında yeşer yiğidim.

Dünyanın derdiyle yanıp tutuşmak,

Korkarım ki bize düşer yiğidim.

Has yürekler zorda pişer yiğidim,

Sabır aşı korda pişer yiğidim,

Ateşte pişmeyi öğrendiğin gün

Elbet fırsat bize düşer yiğidim!


GENÇ'ın Yazısı.