“Kanser yapıyor” denildiğinde manşete değil bilimsel deliline bakmak sonra da gereğini yapmak lazım. Aksi takdirde ancak duyarsızlığımızı artırmaya yarar.

1970’lere kadar yediklerimiz ile kanser arasında ilişki olabileceği akla gelmiyordu. Ne zaman ki epidemiyologlar*1 ülkelerdeki kanser oranlarını ortaya koydu, o zaman bazı ülkelerin diğerlerine nazaran 8-10 kat daha fazla kanser hastası olduğu görüldü. Bunun sebebi ne olabilirdi? İlk akla gelen genetik sebeplerdi. Fakat muhtelif araştırmalar bir ülkeden diğerine taşınan kişilerin oranlarını gittikleri ülkeninkine yakın bulunca sorunun, diyet (beslenme) gibi başka önemli sebepleri de olduğu fark edildi.

Yıllarca birçok gıda ve maddenin kanser yaptığı iddia edildi. Televizyon ve gazeteler her gün bir yenisini daha eklemekten çekinmiyor. Günümüzde yetkili, yetkisiz merciler o kadar çok şeyin kanser yaptığı söylüyor ki “kanser yapmayan şeyleri söyle istersen, daha kolay olur” diyesi geliyor insanın değil mi? Şimdilik böyle bir liste yok. Maalesef iddiaların birçoğu da esaslı bir kaynağa dayandırılmıyor. Sonuç olarak da bizlerde ciddi bir duyarsızlaşmaya sebep oluyor.

Esaslı kaynak nasıl olur?

Birkaç ay önce Dünya Sağlık Örgütü’nün kanser araştırmalarına odaklanmış kurumu IARC (Uluslararası Kanser Araştırmaları Dairesi) kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminin kanserojen etkilerini incelediği araştırmasının sonuçlarını dünya ile paylaştı.*2 Büyük yankı uyandıran araştırmanın sonucuna göre işlenmiş et Grup 1 kanserojenlere dahil edilirken, genel olarak kırmızı et de “muhtemel” kanserojen olarak belirtildi. Grup 1 kanserojen, “kanser etkenidir” demek için elimizde yeterince bilimsel kanıt olduğu anlamına geliyor.

İlgili rapora göre günde 50 gram işlenmiş et yenilmesi kalın bağırsak kanserine yakalanma riskini %18 oranında artırıyor. Farklı kanserlere farklı oranlarda etkisi söz konusu. Genel olarak kırmızı etin de yenilen miktar arttıkça kansere yol açma riskinin arttığı ifade ediliyor.

Kısaca ifade etmek gerekirse bu etkiyi işlenmiş etin sindiriminde -bağırsak bakterilerinin de etkisiyle- ortaya çıkan zararlı kimyasalların yaptığını söyleyebiliriz. Güzel haber: Bitkisel ağırlıklı bir beslenmeye geçince durum hızla düzelmektedir.

Elbette kırmızı etin faydaları da var. Sır yediğimiz miktarda. Perhiz (kişinin beslenmesine dikkat etmesi) yaşlı işi değil. Tabi kırmızı eti kıstığımızda yerine ne koyduğumuz da önemli, gidip hamurişi koyarsak çok da faydalı bir şey yapmış olmayız.

Hasılı “kanser yapıyor” denildiğinde manşete değil bilimsel deliline bakmak sonra da gereğini yapmak lazım. Aksi takdirde ancak duyarsızlığımızı artırmaya yarar. İşlenmiş et için: IARC’ın dünya çapında en üst düzey otoritelerden biri olması, 10 ülkeden 22 bilim adamının katılımı ile yapılan, büyük bir araştırmanın sonucu olması bu bilgiyi güvenilir yapmaktadır. (Komplo teorilerini bir kenara bırakın.)

Ayrıca bir kanser türünün riskini azaltıp diğerini arttıran unsurlar olabilir. Bu gibi durumlarda özellikle risk grubu olduğunuz (aileniz, hastalıklarınız vs. dolayısıyla) kanser türlerine göre dikkat etmek icab eder. Burada doktorunuzun tavsiyesi öne çıkacaktır. Her geçen gün daha kişiselleşen tıp belki yakında hepimizin eline özel bir liste verir bakarsınız.

İşlenmiş et nedir?

Etin ömrünü uzatmak ve farklı bir lezzet katmak amacıyla salamura, kurutma, tütsüleme gibi işlemlerden geçmiş et ürünleridir. Sucuk, pastırma, salam, sosis, hamburger köftesi gibi. Bu süreçlerde tuz ve/veya çeşitli kimyasallar da eklenmektedir. Bu yazıda değinilmese de ilgili işlemlerin temiz ve sağlıklı olarak gerçekleştirilmesi de ayrı bir meseledir.


1. Sağlıkla ilişkili durum ve olayların toplumlardaki dağılımını inceleyen bilim adamları.

2. Bouvard, V., et al. (2015). “Carcinogenicity of consumption of red and processed meat.” The Lancet Oncology 16(16): 1599-1600.


Hüseyin Küçükali'ın Yazısı.