Günah işlemek insana özgüven vermez. Serbestçe, rahatça günah işleyenler daha özgüvenli olmaz. Bilakis inandığı halde, belli değerlere ve hassasiyetlere sahip olduğu halde günah işliyorsa daha özgüvensiz olur. Kendine rağmen bir hayat yaşıyordur çünkü, kalbine rağmen belki aklına rağmen bir hayat yaşıyordur.

Üniversite öğrencisi bir genç. İslami hassasiyetleri olan bir aile ortamında büyümüş, aynı hassasiyetlere sahip okullarda okumuş, benzer özelliklerde ailelerin çocuklarıyla arkadaşlık yapmış. Şimdi üniversiteye gidiyor. Yaşadığı şu: Kendisiyle aynı geçmişe sahip olmayan insanlarla tanıştığında ve kız erkek karışık olan gruplarda heyecanlanıyor. Normalde oldukça konuşkan ve dışa dönük hali birden kaybolup sessiz ve içe dönük bir insan oluyor. Mümkün olduğu kadar az ve düşünerek konuşuyor. Konuştuktan sonra konuştukları hakkında düşünüyor, değerlendirme yapıyor ve genellikle kendine kızıyor. Yeterince parlak espri yapamadığı için, ezik göründüğü için, sesi titrediği için, yüzü kızarır gibi olduğu için, birisiyle aynı anda konuşmaya başlayıp kendisi yarıda devam ettirmeyip sustuğu için vesaire vesaire… Normalde sosyal fobi belirtileri gibi gözüken bütün bu özellikler spesifik bir grubun yanında ortaya çıktığı için tam olarak sosyal fobi değil. Sosyal beceri anlamında da sorun yok. Günlük hayatta, üniversite dışında, sosyal çevresinde kolaylıkla iletişimi başlatan, devam ettiren, ihtiyaçlarını ifade edebilen, arkadaşlıklar kurabilen biri. Ancak ne zaman üniversitede söz konusu grup ile bir araya gelse değişiyor, bambaşka biri oluyor. Üstelik bu olduğu insanı kendisi de sevmiyor. Ancak böyle olmaya ve böyle davranmaya da karşı koyamıyor.

Yanında rahat olamadığı arkadaş grubuyla kendisi arasındaki fark maddi bir üstünlük değil; kendisi diğer gruptan daha zengin ya da fakir değil. Zeka ile de alakası yok, aynı bölümde, üniversite sınavında hemen hemen aynı puanları kazanarak okuyorlar. Beceri anlamında da bir farklılık yok. Hepsi ne tür bir beceriye sahip olduklarını bilmedikleri gibi bununla ilgili hayatlarında yaptıkları bir şey de yok. Dış görünüş, güzellik ya da yakışıklılık anlamında da anlamlı bir fark yok. Kendi olamadığı grubun içerisinde her dış görünüşten insan var ve üstelik söz konusu arkadaşımız çoğundan daha iyi bir dış görünüşe sahip. Her ne kadar kendi bunu çoğu zaman kabul etmese de...

Peki problem ya da farklılık nedir kendini rahat hissetmemesine, olduğundan farklı davranmasına sebep olan? Bildiği, bulduğu tek fark kendisinin şimdiye kadarki hayatını diğer arkadaşlarına oranla biraz daha dikkatli yaşaması. Yani ibadetlerine devam etmesi, kız erkek ilişkileri konusunda dikkat etmesi, içki, sigara gibi maddelerden uzak durması, gece hayatı ya da kulüp, parti gibi tecrübelerinin olmaması. Yani dindar bir insan olarak daha günahsız bir geçmişe sahip olması. Bugün itibariyle yaşantı ve davranış arasında kendini rahat hissedemediği grup ile arasında eskiden olduğu gibi çok net farklar kalmamış. Ancak arkadaşlarının geçmişlerinin onunkinden söz konusu açılardan farklı olması onları sosyal anlamda daha güçlü, yeterli, rahat yaparken kendisini daha zayıf, yetersiz ve sessiz yapıyor. Arkadaşlarının gücü, yeterliliği ve rahatlığı da gerçekten arkadaşlarının sosyal ilişki ustaları olmalarından ziyade onun arkadaşlarını bu özelliklerle algılamasından ve kendini de sosyal beceri anlamında özelliksiz algılamasından kaynaklanıyor.

Sorun olarak adını koyduğu şey özgüvensizlik. Arkadaşlarında fazlasıyla var olduğunu düşündüğü, kendisinde var olmadığına inandığı şey özgüven. Hep özgüvenden dolayı aralarında böyle ciddi farkların olduğunu düşünüyor. Özgüvensizliğinin sebebi olarak da günahsız geçmişini görüyor.

Halbuki özgüven; insanın kendini tanıması, kabul etmesi ve sevmesidir. Bildiği, inandığı değerleri sevmesidir. Sevdiği kendine, sevdiği değerlere güvenmesidir. Bu güven sonucunda da sevdiği kendisi ile sevdiği hayat tarzını yaşaması ve bundan dolayı kendini eksik, zayıf ya da güçsüz hissetmemesidir. Günah işlemek insana özgüven vermez. Serbestçe, rahatça günah işleyenler daha özgüvenli olmaz. Bilakis inandığı halde, belli değerlere ve hassasiyetlere sahip olduğu halde günah işliyorsa daha özgüvensiz olur. Kendine rağmen bir hayat yaşıyordur çünkü, kalbine rağmen belki aklına rağmen bir hayat yaşıyordur.

İnsan sadece beden değildir. İnsanın aklı vardır, kalbi vardır. Bedenin güçleri kadar, bedenin istekleri kadar kalbin de güçleri ve istekleri vardır. Aklın da güçleri ve istekleri vardır. Özgüven insanın bedenini ihmal etmeden ancak sadece bedene dönük yaşamadan kalbini ve aklını da gözeterek, güçlendirerek ve muhafaza ederek yaşamasıdır. Yani kendiyle uyum içinde olmasıdır. Yani kalbini ve aklını susturarak kazanılmaz. Yani günahla özgüven olmaz.


Mehmet Dinç'ın Yazısı.