Efsaneye göre mezarın üzerinde ziyaretçilerine bir mesaj vardır. “EY ZİYARETÇİ! Ben Perslere imparatorluklarını kazandıran Cyrus… Kim olursan ol ve her nereden gelirsen gel biliyorum ki geleceksin. Sakın kemiklerimi örten bir parça toprağa dokunma!”

2500 yıl önce Yunanlıların rüyalarında göremeyeceği kadar güzel bir şehir Rahmet Dağı`nın eteklerine Ahameniş kralı I. Daryus tarafından kuruldu. Orta Asya`dan Mısır`a kadar uzanan yirmi sekiz milleti bayrağı altına topladı. Yüksek platform üzerine sarayları yerleştirdi. Tüm Milletler Kapısından giren asil komutanlar ve ziyaretçiler hediyelerini Daryus`un ayaklarına serdi. “Parsa” diye anılan şehir tören ve kutlamalarla Perslerin gücünü, zenginliğini komşularına sergiledi.

Dara* gururlu ve bilgeydi. İnsani ilişkilere önem verdi. Yönetimi altındaki milletlere ve dinlere saygı gösterdi. Para bastırdı. Kral yolları yaptırdı. Sosyal bir imparatorluğun temellerini attı. Saray yapımında çalışan işçilere maaş ödedi. Ödenekler taş tabletlere yazıldı. Ücret kimi zaman bir av hayvanı kimi zaman üç tas buğdaydı. Saray rölyeflerle bezendi. Her taş bir hikâyeyi, töreni, kutlamayı anlattı. Aslanın ağzından tükürükler fışkırırken Daryus`a sunulan yemeğin dumanları tüttü.

Persepolis`in parlayan günleri kısa sürdü. Büyük İskender kuşattığı şehri on üç gün yağmalattı. Hazine bitmedi ama İskender`in sabrı tükendi. Yüz yıl evvelinin intikamını muhteşem şehri yakıp yıkarak aldı. İlk yok edilen Atina`yı yıkan Xerxes`in sarayı oldu. Pers hanedanlığının bitişini kendi egemenliğinin kuruluşunu ispatlamaktı amacı.

2010 yılında, pek çok gezginin rüyalarında göremeyeceği kadar güzel korunmuş antik kentte geziniyorum. Bunca yıl rüzgara, yağmura kimi zaman da kavuran çöl sıcağına dayanan antik sütunlardan sadece on üçü günümüze gelebilmiş. Şehir on dört saray kalıntısından oluşuyor. Her sarayın girişindeki rölyefin hikâyesi ise başka. Tüm Milletler Kapısı`nın iki tarafındaki boğa heykelleri hâlâ kral güçlü diye haykırsa da o kadar aşınmışlar ki seslerini dinleyen yok.

Kentin en özgün yeri yedi metre uzunluğunda taştan basamaklar. Her blok taşa beş basamak oyularak kırk basamak sıralanmış. Susa ve Babil gibi ülkenin pek çok yerinden, özellikle Naruz** döneminde gelen ziyaretçiler atlarından inmeden rahatça basamakları tırmanırlardı. Avluya vardıklarında trompetler çalınır, şenlik başlardı.

Daryus`un Apadana sarayının merdivenleri nevruz kutlamalarını anlatır. İmparatorluktaki tüm miletlerden insanlar kendi kültürlerini yansıtan saç stili ve kıyafetleriyle rölyeflerde yer alır. Kışlık sarayının hakkında pek çok şey üç dilde yazılmış yazıtlardan bilinse de benim gördüğüm krallarını korumanın gururuyla dimdik duvarlara dizilmiş kıvırcık saçlı asker kabartmalarıydı. Temsilcilerin yaptığı gibi kayıt odasına uğrayıp kil tabletlere çivi yazısıyla adımızı kaydettirmedik. ( 3500 kil tablet günümüze kadar gelmiştir.) Sadece hatıra olsun diye giriş biletlerimizi sakladık. Daryus`un mezarına doğru yola çıktık.

Naks-ı Rüstem adını Firdevsi`nin şehname`sindeki halk kahramanı Zaloğlu Rüstem`den alır. Zaloğlu`nun kaya mezarları olağan üstü gücüyle oyduğuna inanılsa da, dört büyük Akamenid kralının kendilerine yaptırdığı anıt mezarlardır bunlar. Büyük Daryus`un mezarı dağın tepe noktasında, insanların ulaşamayacağı dik yamaçta, bağımsızlığın sembolü doğan güneş sembolüyle aydınlanır.

Cyrus`un, başkent Pasargat`ta mezarını ziyaret etmeden bu yolculuk tamamlanmış sayılmaz. İranlıların “BABA” olarak andığı, Kudus`ün kapılarını Yahudilere açan Cyrus`un lahitini İskender bile yıkmayı göze alamaz.

Efsaneye göre mezarın üzerinde ziyaretçilerine bir mesaj vardır. “EY ZİYARETÇİ! Ben Perslere imparatorluklarını kazandıran Cyrus… Kim olursan ol ve her nereden gelirsen gel biliyorum ki geleceksin. Sakın kemiklerimi örten bir parça toprağa dokunma!”

Aradan bin yıllar geçse de ne krallar cesaret edebildi Cyrus`u rahatsız etmeye ne de mezar hırsızları. Bir yazı mıydı onları korkutan yoksa insan haklarını koruyanın başka bir koruyucusu mu vardı?


*Daryus

**Nevruz


Hande Berra'ın Yazısı.