Merhamet, bir müslümanın kalbinde hiç sönmeyen bir ateştir. Merhamet, insanlığımızın bu âlemdeki en önemli cevheridir ki, kalb yoluyla bizi Hakk’ın vuslatına istikâmetlendirir. Merhametli mü’min, cömert, mütevâzî, hizmet ehli ve aynı zamanda ruhlara nizâm ve hayat aşısı yapan bir gönül doktorudur. Yine merhametli mü’min, her sahadaki hizmetini sevgi ve şefkat ile yapmasını bilen ümit ve îmân kaynağı bir varlıktır. O, ruhlara huzur bahşeden her gayretin ön safında bulunur. Yine o, sözü ile, yazısı ile, hâli ile her sefâlet, çile ve ızdırabın civârında yerini alır. O, dertlinin, muzdaribin yanında, sahipsizlerin ve ümitsizlerin baş ucundadır. Zîrâ bir mü’minde îmânın ilk meyvesi rahmet ve merhamettir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’i açtığımızda karşımıza çıkan ilk sıfât-ı ilâhiyye “Rahmân” ve “Rahîm”dir. Rabbimiz, yüce zâtını, “merhametlilerin en merhametlisi” olarak müjdeler ve kuluna kendisinin ahlâkıyla ahlâklanmasını emir buyurur. Dolayısıyla Hakk’a muhabbetle dolu bir mü’min yüreğinin, Rabb’in bütün mahlukâtını şefkat ve merhametle kuşatması îcâb eder. Rabb’i sevmenin netîcesi, O’nun mahlûkâtına muhabbet ve merhametle yönelmektir. Seven, sevilene karşı sevdiği ölçüde fedâkârlık yapmayı, infak etmeyi bir zevk ve vazîfe olarak görür. Zira Allah’ın mahlûkâtına infak, Allah’a muhabbet demektir.


Alican Tatlı'ın Yazısı.