Liselere Osmanlıca İsteriz!
dunyabizim.com`dan derleyen Asım Gültekin
Osmanlı yazısından gün geçtikçe kopacağımızı zannetmek şüphesiz büyük bir yanılgıdır.
Attila İlhan
1928 harf inkılabı ile fiilen yürürlükten kaldırılan ancak hakimiyetini günümüze kadar sürdüren ve bundan böyle sürdürecek olan Osmanlı Türkçesi zaman zaman gündeme getiriliyor. Zamanında Attila İlhan, Murat Belge gibi entelektüeller Osmanlı Türkçesinin mutlaka öğretilmesi gerektiğini savunmuş; Selim İleri, Osmanlı Türkçesini okuyamamanın ezikliğini ifade etmiştir. Benim bildiğim, Milli Eğitim Bakanı olduğu zaman Vehbi Dinçerler de bunu gündeme getirmiş ve seçmeli ders olarak liselere Osmanlı Türkçesi dersi konulabileceğini söylemişti. Aradan şu kadar yıl geçti sanırım sadece Sosyal Bilimler Liselerine kondu seçmeli ders olarak.
Selim İleri
Dedesinin mezar taşını, ceddinden kalan tapuyu ve İstiklal Marşı’nın aslını okuyamaz durumda olan bir neslimiz var. Türk medeniyetinin 1923 öncesini yok sayanlar için Osmanlı Türkçesini bilmek veya bilmemek arasında pek büyük bir fark yok. Hatta onlar harf inkılabını –belki bilmemekten belki kasten- dil devrimi olarak isimlendiriyor ve bazıları Arapça’dan Türkçe’ye geçtiğimizi söylüyor. Oysa biz Arapçadan Türkçeye geçmedik; sadece Arap alfabesinden Latin alfabesine geçildi.
Aziz Nesin
Bir sabah yatağından kalktığında okuma yazma bilmeyenler sınıfına dahil olan insanımız “eskimez yazıyı” hemen terk etmedi, edemedi. Bugün yetmişin üzerinde olan büyüklerimiz yeni yazıyı bilmese bile eskimez yazıyı bilir. Eskimez yazı günümüzde sadece geçmiş medeniyetimizin tarihi metinleriyle sınırlı değildir; bazı bilenler özel notlarını yine gizemli olsun, herkes tarafından okunamasın diye Osmanlı Türkçesi ile yazıyor. Örneğin, Mehmet Ali Birand; 12 Eylül kitabını yazarken, Kenan Evren’in Osmanlı Türkçesi ile tuttuğu günlüklerden yararlandığını yazar kitabında.
Neslin değişmesi ile tarih değişmiyor. Bin yıllık eser var kütüphanelerde. Kütüphanelere hapsettiğimiz Osmanlı Türkçesi alfabesi hiç ummadığımız bir çeşmenin kitabesinde, bir mezar taşında karşımıza çıkıveriyor. Benden kaçamayacaksınız diyor, adeta. Balkanların, Orta Doğu’nun tarihini doğru dürüst yazmak isteyen kişinin en önemli kaynakları Osmanlı Türkçesi ile yazılmış eserlerdir.
Aziz Nesin`in üstat Necip Fazıl`a gönderdiği mektup
Üstat Necip Fazıl’ın Örümcek Ağı’na varıncaya kadar edebiyatımızın en önemli eserleri bu alfabe ile yazıldı. Söz Necip Fazıl’dan açıldığına göre bu babda hemen hatırlatalım ki Üstat Necip Fazıl, Kültür Bakanlığının büyük ödülünü aldığı zaman, onu tebrik eden Aziz Nesin, tebrik mektubunu Osmanlı Türkçesi ile yazmıştır. Mektubun latinize edilmiş şeklini Türk Edebiyatı dergisinin üstatla ilgili özel sayısında görebilirsiniz.
Akif`i okuyan Osmanlı yazısını öğrenir!
Sözü nereye getireceğim? Osmanlı Türkçesini okuma ve yazmanın önemine ve arkadaşlarımızın bu alfabeyi mutlaka öğrenme yolunu bulmalarına. Kimden mi öğreneceğiz?
Benim bildiğim bu alfabeyi bilen ve hemen bütün el yazılarını okuyabilen üstatlarımız var ve bunların çoğu İstanbul’da. Bendeniz lise 2’de iken rahmetli ilim ve gönül adamı Dr. Ali Kemal Belviranlı’nın Osmanlı Türkçesine ait eserleri ile başladım.
Necip Fazıl Kısakürek
Fakülteye gidince bu kez ders gereği Faruk Kadri Timurtaş’ın eserleri ile pekiştirdik Osmanlı Türkçesini. Hemen her hafta bazı Osmanlıca eserleri elime alır, gözden geçiririm. Günümüzde yüksek tahsil gençliğinin Tarih ve Edebiyat bölümlerinde okuyan kişilerin az da olsa bildikleri Osmanlı Türkçesini bilmek, aslında matbaa harflerini okumak anlamına gelmiyor, gelmez. Rik’a, sülüs. siyakat gibi yazıları okuyabiliyorsak o zaman Osmanlı Türkçesini biliyoruz, diyebiliriz. Yani kim ki Ankara, Taceddin Dergahı’nın önündeki Safahat levhalarını teklemeden ve yanlışsız okuyabiliyor, o kişi Osmanlıca biliyordur.
Asım Gültekin'ın Yazısı.