Yakınma, İş Yap!
Tarık Ali Eser
Timaş Yayınları Genel Müdürü Osman Okçu böyle dert yanıyordu. Derdi elbette kendi yayınevi değil İslam camiasının içinde bulunduğu üretemezlik durumuydu. “1980’de biz matbaa makinesine yatırım yaptık, sol cenah insana yatırım yaptı. 2000 yılına geldiğimizde bizim çok pahalı ve kaliteli makinelerimiz oldu sol cenahın ise çok kaliteli yazarları, ressamları, çizerleri oldu. Bugün ise geldiğimiz nokta sol kitap çıkarıyor biz benzerini yapmaya çalışıyoruz” İçinde bulunduğumuz durumun kaynağını da böyle özetlemişti bize. Osmanlı’nın bir dönem “kaht-ı ricâl” (adam kıtlığı) dediği dönemi biz şu anda “sağcıların gazete basıp solcuların gazete okuduğu” dönem olarak yaşıyoruz. Nerede tıkanıyoruz, neden üretemiyoruz diye sorduğumuzda “aslında üretiyoruz ama sonuç sadra şifa değil” deniyor. İşte bu eksikliğin en büyük sebebi ise birbirimizi eleştirememek herhalde. İyi veya kötü ortaya konan her esere “üstat ellerine sağlık, maşallah” diyerek geçiştirmek, bazen de “aman kırılmasın” niyetiyle ört pas etmek bir kişinin, kitlenin, ülkenin kalitesinin düşmesi için yeter sebep.
Bazen bu köşeden yapılan eleştirilere ağır eleştiriler gelmiyor değil. “Pardon, yanlış anladınız.” demeye varmadan mimlenmiş oluyoruz o anda. Evvela şunu söyleyelim; derdimiz üretilen esere saygısızlık değil, profesyonel bir ekip ile ortaya konmuş emeğin ve eserin, hak ettiği mertebeye gelmesi arzusudur. “Müslüman işini kaliteli yapandır” sözü madem düsturumuz o halde hakkını verelim istiyoruz. Sadece kendi cenahında değil “ötekiler” tarafından da bir “helal olsun adamlara” takdirini almasıdır tek arzumuz. Çünkü biz artık, sinema dendiğinde sadece Çağrı filmi veya tiyatro eseri dendiğinde sadece Necip Fazıl gelmesin aklımıza istiyoruz. Onların evlatları ve dahi torunları almalıydı şimdiye kadar onların yerlerini. Üstadın isteği bu zaten;
“Ustada kalırsa bu kutsal meslek,
Devam ettirmeyen çırak utansın.”
Ve şu bir gerçek; biz, ustalarımızdan gelen bayrağı taşıyamadığımız sürece, doldurmadığımız boşlukları birileri dolduracak ve doldurdu da. Dizi, tiyatro adına yapılanlar dört tarafı kanallarla çevrili ülkemde nasıl bir kültür erozyonu yaptığı malum. Saygısız çocuklar, serkeş gençler, sadakatsiz eşler vs vs. Eğer biz TV ekranlarında hoş olmayan, kendi kültür kodlarımıza uymayan bir dizi, tiyatro eserlerine maruz kalıyorsak bunda sadece izleyen değil, buna alternatif üretemeyerek dolaylı olarak sebep olan FKM, ANSE, Tiyatro GREYFURT, Tiyatro KÜLLİYEN ve DÜNYA SAHNESİ gibi bizim camiamızda bu işi yapan kurumların payı büyüktür. Madem herkes güttüğünden mes’uldur, bir baba, bir izleyici olarak ben hesap günü bu hakkı talep edeceğim Yaratandan.
Evet, basit gibi görünse de çok ciddi bir mesele bu. Artık her evde onlarca Hollywood yapımı film mevcut. Onlar 9.000km mesafeden evimize kendi kültürlerini, dini öğretilerini yaşama tarzlarını dayatırken biz eğer hala üst komşumuza sesimizi duyuramıyorsak, bundan sadece adı yazılı 5 tiyatro topluluğu değil bütün ümmet mesulüz demektir.
Yok mudur Bunun Çaresi?
Elbette ki var! Bugün birçok dernek, kurum, kuruluş bu eksikliğe deva olacak müspet ortamlarda eğitimler vermekte. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Üsküdar’da, GENÇ dergisi binasında yılın her günü, alanında uzman eğitmenler, akademisyenler tarafından bayanlara ve erkeklere ayrı mekânlarda dersler veriliyor, Workshop’lar yapılıyor. Tiyatro, sinema, fotoğrafçılıktan gazetecilik, diksiyon, metin yazarlığına kadar birçok alanda eğitimler devam ediyor. Bu yazıyı okuduysanız artık bundan haberdarsınız demektir, bu mesuliyet sizin de omuzlarınızda, oh be! şu saatten sonra bir adım atmadıysanız veya attırmadıysanız size de bir miktar sual geleceğinden hiç şüpheniz olmasın.
Artık sadece “bizim” camiada değil, tüm sanat camiasında “biz de varız” sesinin daha güçlü bir şekilde duyulması, duyurulması için bir adım atalım. “Allah sanatçı insanı sever” buyuran bir peygamberin ümmeti olarak “Sanat, sanat için mi? Sanat toplum için mi?” sorusuna “SANAT HAK İÇİNDİR, HAKK’IN GÜZELLİKLERİNİ GÖRMEK İÇİNDİR” cevabını verelim.
Unutmayalım; öte tarafta imtihan zor ve muhtemelen “çalışmadığımız yerlerden” çıkacak sorular.
GENÇ'ın Yazısı.