Ali Cahit Köşger

Şimdi müsaadenizle gidip kılıcımı parlatmak istiyorum biraz.

Fetihlerden ve fatihlerden ve fatihlerin fethettikleri şehri ne kadar sevdiklerinden bahsetmek istiyorum biraz. İstanbul`u Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinden (Allah saltanatını daim eylesin) daha çok seven birisi olamayacağını düşünüyorum mesela. Fethin zora girdiği anlarda atını denize sürmesini ve "ya ben İstanbul`u alırım, ya İstanbul beni!" deyişini hayal ettiğimde bir ürperti yayılıyor omurgamdan bütün vücuduma. Medine bizim anavatanımız sayın okuyucu. Bunu inkâra kalkışanlar varsa bir yol gidip çay koyabilir arzu ederse.

Medine bizim anavatanımız, oraya gidip de kendini evinde hissetmeyen, oraya gidemeyip de gurbette hissetmeyen varsa onları da emektar çaydanlığımın yanına davet ediyorum.

Mekke`nin fethi, bir şehir nasıl fethedilir ve bir fatih nasıl davranmalıdıra en güzel örneği teşkil ediyor. Sultan-ül Enbiya ve Fahr-i Kainat efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) devesinin üzerinde neredeyse secde eder bir durumda giriyor fethettiği Mekke`ye, bunu öncelikle bir gözünüzün önüne getirmenizi rica ediyorum.

Sonra Kudüs var. Kudüs deyince başımızı önümüze eğip biraz öylece durmamız gerekiyor.

Kudüs`ün iki fatihi vardır bilirsiniz: Hazreti Ömer efendimiz ve Selahaddin Eyyubi Hazretleri. İkisinin de fetih hikâyeleri hayrete şayandır.

Kudüs ele geçirilmiştir, bütün askeri ve siyasi güçleri Müslümanların elindedir fakat şehrin anahtarını elinde tutan kimseler anahtarı Müslümanlara bir türlü vermek istemezler. Ellerinde bir kehanet vardır ve Müslümanların hiçbiri o kehanetteki tarife uymamaktadır. Bu hal Hazreti Ömer`e bildirilince Hazreti Ömer efendimiz şehre kendisi gitmek ister. Bir deve kiralarlar ve hizmetçisiyle beraber şehre doğru yola çıkar Hz. Ömer. Sırtındaki elbisede 17 tane yama vardır Hz. Ömer`in, ve kiraladıkları deveye bir hizmetçisi bir kendisi binmektedir. İnsanlar dua ederler "ne olur şehrin kapısına geldiklerinde deveye binme sırası Ömer`e geçsin" diye. Kapının önüne geldiklerinde Hz. Ömer devenin yularından tutmuş, hizmetçisi devenin üstündedir. Ve anahtarı Hz. Ömer`e teslim ederler zira kehanette geçen kişi elbisesinde 17 tane yama ile hizmetçisinin bindiği devenin yularından tutarak girecektir şehre.

Kudüs haçlıların eline geçmiştir. Selahaddin Eyyubi yıllardır çadırda yere serili bir hasırın üzerinde uyumaktadır. Kudüs`ü fethedinceye kadar duvarlarla çevrili bir barınakta ve yumuşak bir yatakta uyumayı reddeder Selahaddin.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ile ilgili duyduğum bir hikâyeyle bitireyim arzu ederseniz. Söylentiye göre 2. Viyana kuşatmasında Osmanlı ile müttefik devletlerin kuşatmanın daha başlarında şehre girecek kudreti var imiş. Ancak Mustafa Paşa`nın isteği üzerine kuşatma biraz uzatılmış. Sebebi ise şehrin dokusunun ve güzel yapısının bozulmak istenmemesi imiş. Yani kaba güç kullanarak şehre paldır küldür girmek yerine şehri daha güzel fethetmek istemiş Mustafa Paşa. Sonrasında Almanlar ve Polonyalılar yardıma gelince fetih müyesser olmamış.

Şimdi müsaadenizle gidip kılıcımı parlatmak istiyorum biraz.

(Korkmayın hemen, abdest alacağım sadece…)


GENÇ'ın Yazısı.