Abdullah Güner

Genç Siviller hepimizin adını sıkça duyduğumuz genç bir oluşum. 2006 yılının 19 Mayıs’ında Kürt sorunu üzerine yayınladıkları bir bildiriyle ortaya çıkan Genç Siviller aslında ODTÜ İletişim Topluluğunun öncülüğünde pek çok farklı üniversiteden gençlerden oluşuyor. Kendilerini “bu ülkenin hastanelerinde doğmuş, okullarında okumuş olan, kimseden ne çok ne de az herkes kadar bu ülkenin sahibi olan, herkes gibi Cem Yılmaz esprilerine gülen, Babam ve Oğlum filminde ağlayan, kimsenin üniformasını giymeyen, şiddetle uzaktan yakından bir alakası olmayan, uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek isteyen, Türkiye Cumhuriyeti`nin sıradan vatandaşları” olarak tanımlıyorlar. Gerisini de biz sorduk:

Türkiye’de sivil bir harekete ihtiyaç var mı? Sivil hareket deyince ne anlamalıyız?

Türkiye’de sivil kafaya ihtiyaç var. Resmi ideolojinin öğütme makinası gibi çalışan okullarda beyinlerimize format atılıyor. Resmi ideolojinin taraftarı da olsak muhalifi de olsak aynı mantığa göre kafamız çalışmaya başlıyor. Yani yok birbirimizden farkımız. Sivil olmak bu atmosferin dışına çıkabilmekle oluyor. Sivil hareket demek, bir yere ait olmamak demek. Yertsiz yurtsuz olmak, sırtında yumurta küfesi taşımamak demek.

Hep söylenmiş bir klişe var 80 sonrası gençlik apolitize oldu diye… Doğru mu bu?

İki kişinin olduğu yerde siyaset başlar. 80 sonrası gençlik apolitik değil. Siyaset yapma yöntemi farklı. Tabii hemen darbe sonrası sadece gençler değil sanat bile apolitik. Bu olağanüstü bir dönem ama biraz normalleşmeye başlanıldığında 80 kuşağının kendine has siyaset yapma yolları aradığı görülüyor. Dünyada beliren eğilimler var. Onlar da her dönem Türkiye’yi etkiliyor. Şimdi internet ortamında oldukça politik bir gençlik var.

Eskiye nazaran gençlikteki çatışmasız, liberal yumuşak havayı nasıl buluyorsunuz?

Çatışmadan polisle çatışmayı kastediyorsanız; bu bize de çok söyleniyor. Risksiz eylemler yaptığımız için eleştiriliyoruz. ‘Bir molotof kokteyli atın da eylemci olduğunuza inanalım’ diyen ünlü köşe yazarları bile var. 1 Mayıs’ta Marmara Otel’nin camından meramımızı anlatan bir pankart sarkıttık. Bunu da minimum risk alarak yaptık. Odayı tuttuk. Böyle bir eylemin ceza yasasındaki karşılığına baktık. Sadece para cezası. Ayrıca muhtemel gözaltına alınma ihtimaline karşı bir avukat arkadaşımızın refakatinde gerçekleştirdik. Yılın eylemi oldu. Derdimizi anlattık. Başımıza da hiç bir şey gelmedi. Ancak fikirsel çatışma söz konusuysa oldukça çatışmacı bir ortam var. Kamplaşmalar derinleşiyor. Biz çok sayıda övücü mesaj alıyoruz.

Ancak ‘eleştiri’ olarak gelen mesajlar küfürlerden ve tehditlerden oluşuyor.

Genç Sivillerin Amerikancı bir yaklaşım taşıdığı söyleniyor siz Amerikancı mısınız?

Bu da az önce bahsettiğim ‘eleştiri’ mesajlarının daha yumuşak hali. Her iki kelimemizden biri Amerikan emperyalizmi değil, evet. Ancak farkında olmadan Amerikancılık diye bir fikir cereyanına mı kapıldık, doğrusu bilmiyorum. Küreselleşme herkesin herkesi etkileyebileceği bir ortam yarattı. Doğal olarak da süper güç olarak Amerika herkesten daha fazla etkili. Ancak biz yaşadığımız hayatın ürünü olan bir ‘şey’iz. Kurgulanmış bir hikâyemiz yok, parçaların bir araya getirildiği bir boz yap değiliz. Yaşadıklarımızın bir mahsulüyüz. Doğal olarak bir araya geldik. Değiştik, değişmeye devam ediyoruz. Logomuz olan ayakkabı bile şu anda aramızda olmayan bir reklâmcının ‘Genç Siviller Rahatsız’ bildirisi için ürettiği bir görseldi. Bu bildiri yazdığımız tonlarca bildiriden biriydi. Daha sonra bu bildirinin ismi bizim adımız oldu, bildiriyi internette yayarken kullanılan görsel de logomuz oldu. Bizim dışımızda gerçekleşti.

Eylemselliğinizi mizahi Bir üslupla anlatma derdi niye, niye araç olarak mizahı kullanıyorsunuz?

Mizah, hiciv, ironi; tarih boyunca aklını kullanan zayıfların, kaslarını kullanan güçlülerle mücadele etme yöntemi olmuştur. Önemli olan eleştirmek, soruna dikkat çekmek ve bu konuda kamuoyunu etkilemektir. Bunun da en etkili, güvenli ve eğlenceli yolu mizahtır. 10 tane gencin, her gün yeni bir ‘tuhaf’ planları kamuoyuna düşen düzenli ve silahlı bir kurum karşısında başka türlü söz söyleme şansı pek yok.

Genç Sivillerin kendi arasındaki samimi dili nasıl, bunu nasıl oluşturdu ve neye borçlu?

Vicdana borçlu. Hepimiz farklı kamplardan, sosyal arka planlardan geliyoruz. Ancak hepimizde ortak olan doğarken sahip olduğumuz vicdanlarımız. Olan biteni önyargılarımızla, arka planlarımızla değil de vicdanlarımızın süzgecinden geçirip anladığımızda aynı ortak tepkiyi verebiliyoruz. Bu nedenle de vicdanımızı rahatsız eden şeylere tepki verip vermemeyi değil, sadece yöntemini, nasıl daha çok ses getireceğimizi tartışıyoruz. Bu da hızlı olmamızı sağlıyor.

Ayrıca bu yaptıklarımızın karşılığında bir beklentimiz yok. Genç Sivillerle elde ettiğimiz şöhreti kariyer planımız için kullanmıyoruz.

Yaptıklarınızın suni bir yaklaşım taşıdığı ve çözüme yönelik bir icraat taşımadığı ifade ediliyor?

‘Saatlerimiz gece yarısını geçti, hala çözümü konuşamadık Sayın Kırca’ bir zamanlar çok popüler olan Siyaset Meydanı programının en klişe cümlesiydi. Bu çözüm fetişizmi muhalif olanların ağızına tıkılıyor. ‘Eleştirmeyi bırak, çözümün ne onu söyle’ deniyor. Hiç bir sivil toplum kuruluşunun çözüm üretmek gibi bir mecburiyeti yoktur. Bir soruna işaret etmek, bir olayı yerden yere vurmak da çözümün başlangıcıdır aslında.

Zaten çözüm işin en kolayı. Zor olan bize dayatılan doğruların çok da doğru olmadığının farkına varmak ve bunu cesurca, aynı zamanda akıllıca dile getirmek. Örneğin; Türkiye’nin tüm kronik sorunlarının kaynağı anayasadır. Çözüm de çok basittir. Sivil Anayasa yapılması.

82 Anayasası zaman ayarlı bir bomba düzeneği gibi kritik noktalara yerleştirilmiş. Zamanı geldikçe patlatılıyor. Mühim olan bu anayasadan kurtulmamız gerektiğine kamuoyunu ve parlamentoyu ikna etmekte. Sivil bir anayasanın nasıl yapılacağı, çatışma yaratan maddelerin yerine nelerin yazılması gerektiğine dair dünyada çok iyi örnekler zaten var.

Genç Siviller ne kadar karşıt olsa da(içinde sivil itaatsizlik) bulunduğu konumda karşıt durduğu, olduğu sistemi besliyor diyebilir miyiz?

Ben devrimci değilim ama aramızda devrimciler var. Şahsen, sistemlerin bir gecede değişeceğine filan inanmıyorum. Değişmesinin iyi olacağını da sanmıyorum. Sivil itaatsizlik yapıyormuş gibi gözüküp balonda subap deliği açarak sistemin patlamasını engellemek bizim dünyayı algılama parametrelerimizin dışında bir söylem.

Sonuç olarak; Türkiye bu aptalca sorunlarla daha fazla devam edemez. Başörtüsü sorunu da, Kürt sorunu da, aleviler yaşadıkları sorunlar da, azınlıkların problemleri de, rejimin tehdit ve korku paranoyalarıyla yarattığı toplumsal çatışmalar da eninde sonunda çözülecek. Birileri bu tarihin gelmesini yavaşlatmaya, birileri ise hızlandırmaya çalışıyor. Biz hızlandırmaya çalışıyoruz.

Bundan sonrası için neler düşünüyor ve planlıyor Genç Siviller?

Genç Siviller olarak uzun vadeli programlar yapmıyoruz. Türkiye’nin her yerinden bize ilgi duyan insanlardan mesajlar telefonlar alıyoruz. Hiyerarşik olmayan yapımızı koruyarak bu ilişki taleplerini nasıl karşılayabileceğimizi ciddi ciddi düşünüyoruz.

Kitap projelerimiz var. Devam eden Sivil Anayasa kampanyamız var. www.sahibindenanayasa.com. Yassıada Demokrasi Adası olsun projesi devam ediyor. Ergenekon davası çok önemli bir aşamaya giriyor. İlk defa generaller yargılanacak. İkinci iddianamenin duruşmaları 20 Temmuz’da başlayacak. Bu tarihi ana tanıklık etmek için Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu olarak 18 Temmuz günü büyük bir yürüyüş düzenliyoruz. Tabii ki Türkiye’nin gündemini yakından takip etmeye devam edeceğiz.


GENÇ'ın Yazısı.